ULUSAL BAYRAMLAR BİTERKEN (Erik Dalı, Çekirge)

İki hafta kadar önce, 23 Nisan’da, ulusça toplanılarak alanlarda, statlarda yapılan, eskinin görkemli bayram kutlamalarından birini değil, Atatürk Anıtları önünde saygı duruşu, İstiklal Marşı ile başlayan, o da şimdilik bir görev olarak yapılan 23 Nisan kutlamalarından birini, izlediğim bir kutlamayı önceki yazımda anlatmıştım: “Ulusal Bayramlar Biterken “ başlığıyla…
Aynı konuya “Erik Dalı, Çekirge” adıyla devam ediyorum.

Pazar gününe, Ramazan Bayramının üçüncü gününe denk gelen bu büyük ulusal bayramın, bu kez ertelenmişini, okullar açılınca çarşamba günü kutlananını anlatacağım. Atatürk anıtları önündeki törenlerden birini.
Böyle pek çok yerde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ertelenerek kutlanmış olmalı. Bunu gazetecilerimiz daha iyi bilir.
Örneğin Burdur’da tam böyle olmuş:
“Burdur'da kutlamalar: Cumhuriyet Meydanında İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından çelenk sunma töreni gerçekleştirildi. (“Gerçekleştirildi” sözü bu tümceyi bir garip yapıyor. Tören yapılır, gerçekleştirilmez.)Törende İl Milli Eğitim Müdürü Nesrin Kakırman ve beraberinde ki öğrenciler Atatürk Büstüne çelenk bırakıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından tören son buldu. Törene protokol üyeleri, STK başkanları, siyasi parti başkanları, gaziler, öğrenciler ve öğretmenler ve vatandaşlar katıldı.” (Duyuru Hürriyet’ten. Yazım yanlışlarıyla. Beraberindeki derken ki bitişik yazılacaktı, yine aynı tümcede anlam bozukluğu var, öğrencilerce, öğrenciler tarafından denilecekti, “ve” bağlacı aynı tümcede birkaç kez kullanılmaz.)
Bu haber iyice algıya dönük:
“Yurtta 1977 yılından beri uluslararası boyutta kutlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Kanada'nın değişik kentlerinde de büyük coşkuyla kutlandı. 26 Nisan'da kutlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tam bir şenlikti...”
Uluslararası boyuttaymış, 77 yılından beri böyleymiş, tam bir şenlikmiş. Üç yalan, üç uydurmaca arka arkaya.
79 yılından beri denilecekti. Unesco’nun dünya çocuk yılı olarak kutladığı o yılı Türk ulusunun ulusal bayramına ekleyiverdiler tabii o zamanki siyasetçilerin yardımıyla, göz yummasıyla. Şimdi sormazlar mı madem bu bayram tüm dünyanın çocuklarına imiş. Bu yıla kadar neden böyle kutlanmamış?
Akla mı gelmemiş, bilinmiyor muymuş? Birden bire belgeleri mi bulunmuş bu yalanın?
Bir ulusun ulusal bayramı, hem de yedi düvele başkaldırdığı bir kurtuluş destanı nasıl tüm dünyanın bayramı olabilir ki? Dünyada bunun bir örneği var mı? O kadar mı akıllar yitirildi? O kadar mı aptal yerine konulur ülkemizin insanları?
Ya Meclis bahçesindeki bayram için açılan böcek atölyesi? Hamam böceği ve kertenkeleyle çocuklarımız fotoğraf çektirmişler. Ulusal günümüzün sembolü resimlerle değil, tarihimizi anlatan yazarlarımızla değil, şairlerimizle değil, tarihimizi canlandıran oyuncularla değil… Gazilerimizle değil… Nelerle resim çektirilmiş? Hamam böcekleriyle…
Şaka gibi…
“23. 04. 2023: Vatandaşların 26 Nisan'a kadar Meclis bahçesinde ziyaret edebileceği etkinlik kapsamında… Çocuklar, böcek atölyesinde ise Madagaskar tıslayan hamamböceği ve leopard gecko türü kertenkeleyle fotoğraf çektirdi.”
Ya en büyük kentimiz İstanbul’daki kutlamalar? Yalnızca yasak savılmış. Taksim Cumhuriyet Anıtı önündeki tören Vali düzeyinde bile değil, Vali yardımcısı gelmiş. Üstelik saygı duruşu ve İstiklal marşı ardından lise çocukları Barış Manço’nun dini bir bayram gününde annesiz kalan çocuklar için bestelediği anneye vurgu yapan “Bugün Bayram” şarkısını söylemişler. 23 Nisan ne demek? “Cennette meleklerle annemiz bizi düşler” ne demek?
“Annenizi üzmeyin çocuklar/ Bugün bayram /Sen gittin gideli / İçimde öyle bir sızı var ki/Yalnız sen anlarsın /Sen şimdi uzakta/Cennette meleklerle/Bizi düşler ağlarsın…”
23 Nisan’da, ülkesinin kurtuluşu için savaşırken egemenliğini ele alan ulusumuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurdu. Yurtsever aydınları Ankara’da topladı. Bu kutlu günü kahramanlık şarkılarıyla, marşlarla, halk oyunlarıyla kutlardık bu son yıllara kadar. Okullarda Kurtuluş Savaşı piyesleri sahnelenir ulusal duygular sözle, müzikle, görsellerle canlandırılırdı…
Şimdi ne yapılıyor? “Bugün bayram/Erken kalkın çocuklar/Giyelim en güzel giysileri/Elimizde taze kır çiçekleri/Üzmeyelim bugün annemizi” Her değerimiz ortadan kaldırılmış. Meydan popçulara, ortalıktaki şarkıcılara bırakılmış.
İstanbul Taksim’de tek okunan şarkı buymuş. Durum bu noktadaysa, Ulusal Bayramlar Biterken” derken haksız mıyız? Barış Manço’nun adını duyan bunda bir terslik görmüyordur. Kolay mı yıllarca çocukları domates biber patlıcan diye bağırtmak, arkadaşım eşek diye söyletmek, dinleyenin bundan en küçük bir rahatsızlık duymaması… F. Gülen’le ilişkisi de resimlerle kanıtlı birinin ulusal duygu taşımayan, ulusal bilinç vermeyen böyle bir şarkısının 23 Nisanlarda yeri nedir?
Ulusal Bayramların sona ereceğinin bir belirtesi de bunlar değil midir? Ne bayrama özen, kutlama için ne bir küçücük çaba, ne de eskiden olduğu gibi halkı, okul çocuklarını kucaklayan büyük bir kutlama söz konusu… Küçük küçük törenlerle, üç beş görevlendirilmiş öğrenciyle ulusal bayramı kutlarmış gibi yapma… Halkı karıştırmadan, askerin varlığını göstermeden, statlarda tüm okulları bayrama geçit törenleriyle katmadan… Anılarda bayramları yaşatmadan… Ulusal bilinci canlandırmadan…
23 Nisan’dan üç gün sonra köy camisinden duyuruldu. Çevreli Köyündeki bayram kutlama töreninin saat 10. 30’da başlayacağı, bütün köyün çağrılı olduğu hoparlörden söylendi.
Tam zamanında oradaydık:
“Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz.” Atatürk’ün çocuklarımıza dediği bu güzel söze denk geldik.
Ardından bayramın gösteri kısmı başladı. Birinci bölümü kaçırmışız. Geldiğimizde ikinci sınıflar Türkiye’m adlı müzikli dans gösterisini sunuyorlardı.
Biz asıl saygı duruşu, İstiklal Marşı için oradaydık. Çocuklarla, toplumla bir araya gelmek, ortak duyguları yaşadığımızı görmek için… Şaşırdık. Meğer tören saat onda başlamış, camiden yanlış duyurulmuş. Sonra programa bakınca durumu gördük, neler yapıldığını öğrendik, izleyenlere sorduk.
Görevli öğrenciler dışında burada da çocuk yoktu. Gelen izleyiciler, görevli çocukların yakınları. Tek başına oturan bir yaşlı köylü annemize sordum. “Sen neden geldin bayrama? “Bakmak için!” “Ne kutlandığını, burada neden toplanıldığını biliyor musun? Yanıt veremiyor. “Bakmak için!” diyor yalnızca.
Çocuklardan pek çok dans gösterisi vardı.
Anasınıfından, “Zumba” dans gösterisi törenin başındaymış. “Türkiye’m” rontu çoktan oynanmış (Ront çember şeklinde, durmadan dönülen dans türü).Beşinci sınıflardan jimnastik gösterisi, gösteride çocuklar gömleklerinin içinden bayrak çıkarıyorlar. Dört kız öğrencinin İngilizce müzikle gösterisi. “Tebessüm” adlı dans gösterisi üçüncü sınıf öğrencilerinden. “Hayat Bayram Olsa” müzikli dans gösterisini anaokulu öğrencilerinin. Dördüncü sınıf öğrencileri “Step”(müzikle yapılan spor) gösterisi yapmışlar.
Bu sözler yeni, bayramda okundu, günümüz şairlerinden:
“Siz! Kanatsız melekler/Yarınlar sizin/Yarınlar hepinizin/Haydi gül, oyna çocuk.”
Bayramların en güzel yanları sunucuların okudukları güzel sözlerdir. Bu sözleri her duyan üstünde düşünse, bu sözler tekrar tekrar okunsa…
1917doğumlu Cumhuriyet şairi Cahit Külebi’den bu okunan dizeler:
“Önce adını öğrenir çocuklarımız/ Eli kalem tutup yazanda / Binler yaşa, yurdumuza hizmeti büyük /Kemal Paşa, /Ölümsüz insan/Şanlı Atatürk”
Başka bir şairden, yeni kurulan Cumhuriyetin bayramında, parçalanan, yıkılan Osmanlı’nın hayali kurulmuş:
"Vatan" dedim, toprağına sarıldım,/"Gülüm" dedim yaprağına sarıldım./ Bir zamanlar üç kıtadan soruldum,/Seni, beni dünya bilir Türkiye’m.”
Hasan Âli Yücel’den:
“Küçücüksün bugün,/Yarın büyürsün./Her işte üstün /Sen ol çocuğum!..”
Arif Nihat Asya’nın ünlü bayrak şiirinden (Açılımda, iktidarca sakıncalı (milliyetçi) bulunarak ders kitaplarından çıkarılmıştı):
“Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder / Gölgende bana da, bana da yer ver/ Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar/Yurda ay yıldızının ışığı yeter.”
Başka bir şiirden dizeler:
“Bayrağın altında yürüyen yiğit/Bastığın toprağı tanıyor musun? Altında yatıyor binlerce şehit,/ Onların sesini duyuyor musun?’’
Andımızdan (Açılımda, -2013’te -kaldırılmıştı okullardan, bölücüleri sevindirmek için) bir bölüm okundu:
“Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.”
Andımız şöyle biterdi: “Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türk’üm diyene!”
Hey gidi günler, Andımız okullardan kaldırıldığın da toplum nasıl tepki vermişti! Aydınlar nasıl karşı durmuştu! Şimdi değerlerden usulca vaz geçiş, birilerini benimsetme, örneğin, “Andımız”a karşı olan bir siyasetçiyi (Babacan) Atatürkçülere kucaklatma.
*
Bayramda okunan özlü sözlerden bazıları:
“Çocukları sağlıklı ve bilgili yetiştirilmeyen uluslar, temeli çürük binalar gibi çabuk yıkılırlar.”
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.”
“ Vatanı korumak, çocukları korumakla başlar.”
“Özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayanağı ulusal egemenliktir.”
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!”
Bayramın yukarda alıntıladığım ulusal yanı, şiirli sözlü çocuk şarkılı yanı, yarım saat kadar sürmüş. Geri kalan sürede çocuklar oynadı, seyredenler şenlendi… “Erik Dalı”, “Çekirge” çocuk oyunlarının baş müziğiydi…
Gerçek Türk müziği gitmiş yerini “Ankaralı Turgut müzikleri” almış. Yeni moda düğünlerde eğleniliyor gibiydi.
Anaokulu çocukları sandalye kapmaca oynuyorlar. Tek sandalye kalana kadar süren oyunda onlarca kez “Erik Dalı” şarkısı çalınıyor. Kulaklara gönüllere bu kaba anlamsız, biraz da edepsizce sözler yerleşiyor…
Göz önüne aygın baygın oynayan insanlar geliyor, şaşkınlıkla izlediğimiz kim bunlar dediğimiz…
Şarkıda “k”ler “g”sesiyle okunuyor, eller mutlaka havada kıprayacak!
“Erik dalı gevrektir/Amanın basmaya gelmez /El “gızı” naziktir/Amanın küsmeye gelmez
Eller oynasın eller/ Diller “gaynasın” diller… Eller ne derse desinler/ o dillerini yesinler”
Çekirge’nin müziği, sözleri de aynı çirkinlikte. Çocuk bayramıyla, halk müziğiyle uzak yakın ilgisi yok…
“Hoplayıver çekirge/Zıplayıver çekirge/Benim canım çekirge/Bıdı, bıdı, bıdı, bıdı çekirge
Çekirgenin ayağında/Narindi, narindi/Ben de sandım kaymakamı/ Gelini, gelini”
Kaymakamla dalga geçen sözler. Ulusal bayramda çalınan müzik. Bir kez olsa neyse, onlarca kez. Sandalye kapmaca oyununu oynayan diğer grup bu müzikle hopladı zıpladı çünkü…
Ankaralı Namık müziği de sıradaymış: “İğneler batmaz yar bensiz yatmaz /hacı cav cav oh canıma değsin.”
Yumurta taşıma oyununun müziği: “Yumurtanın kulpu yok.”
Çuval yarışı, urgan çekmece son oyunlardı… Kazananlara alkışları duyacaktınız…
Bundan böyle, bayramlar eğlence…
Çocuk şenliği.”
Uluslararası çocuk şenlikleri…
Popçu konserine katılmak bayrama katılmak, onların tıngır mıngır tıkırdatmalarını, mırıltılarını dinlemek, bayram yapmak demek… Yoz “Ankaralı” müzikleriyle kol oynatıp kalça salladın mıydı da alın size ulusal bayram!
Vur patlasın çal oynasın!
En son bayramlar bu gördüklerimiz…
Muhalefetin başı bile torunuyla poz vererek ulusal bayram kutlarsa, bayramların kutlanmamasından rahatsız olmazsa… Bayramları yeniden meydanlara taşıyacağız, ulusal günlerimizi eskisi gibi halkımızla, askerimizle, tüm öğrencilerimizle hep birlikte yeniden kutlayacağız demezse, diyemezse, durumdan hoşnutsa, onu rahatsız edecek bir şey yoksa ortada…
Halktan istek gelmiyorsa, eskiye özlem duyulmuyorsa, ulusal bayramlar, tüm ulusça ulusal bayramlar gibi yeniden kutlanacak denmiyorsa… Marşlarımız, kahramanlık türkülerimiz çalınmıyorsa artık yıllardır bayramlarda…
Boşuna hayal etmeyelim:
“Ulusal Bayramlar” bitti…
Feza Tiryaki 6 Mayıs 2023