KADINLAR, KADINLARIMIZ….

               Kumluca Atatürkçü Düşünce Derneği’nin bu ayki toplantı konusu “kadın” olacaktı. Ama sanırım o toplantı yapılamadı. “Kadın konusunda söylenecek ne kaldı?” diyebilirsiniz. Ama kadın konusunda ne kadar söz söylense azdır. Ana olarak, eş olarak, sevgili olarak, kız kardeş ve kız çocuk olarak ne söylense azdır.

          Biliyorum en azından sevgili olarak kadın için her şey söylenmiştir diye düşünenleriniz var. Değil.

Bu yazımda ben kadınla ilgili düşüncelerimi dile getireceğim.

          Kadın anadır: Taşıyan, doğuran, besleyen, büyüten, koruyan, evladının ayağına taş değse yürekten acıyan ana. Evladını kurda kuşa kaptırmamak için yemeyip yediren, giymeyip giydiren ve yırtıcı hayvanların üstüne atlayan ana.

          Kadın eştir: Yuvayı yapan ve ısıtan, evi yaşanacak bir ortam haline getiren kadındır. Çocukların üstüne titreyen, sadece çocukların değil evdeki huzurun ve mutluluğun da üzerine titreyen varlıktır. Çocukları eğitir. Sabırla ve sevgiyle eğitir. Zaman zaman evdeki erkeği de eğitir. Konuya komşuya karşı aileyi en güzel biçimde temsil eden, aile sırlarını koruyan ve evi derip devşiren de kadındır.

          Kadın sevgilidir: Mitolojiye göre Tanrı’ya dünyayı yaratma düşüncesini kadın ilham etmiştir. Erkek ve kadın bir elmanın iki yarısı gibidir. Çoğalma bir kadının bir erkeği sevmesiyle başlar. Seven, sevebilen erkek her bakımdan daha üretken olur.  Tabi burada nesil üretmekten söz etmiyoruz. Onu tüm canlılar şu veya bu biçimde yapıyor. Ama  güzel bir dünyayı seven, sevme yeteneğinin farkına varabilen kişiler kuracaktır. Sevginin zıt anlamlısı öfke ve nefrettir. Kavgadır ve savaştır. Dünyada barış, dostluk, kardeşlik, özgürlük, adalet gibi ne kadar kutsal kavram varsa kadınların, sevenlerin eseridir. Uygarlık da seven ve sevgiyle çalışan insanların eseridir.

          Kadın iyi vatandaştır: Yasalara uyar, çalışkandır, sabırlıdır, disiplini, düzeni ve temizliği sever. “Bir erkeği eğitirseniz bir kişiyi, bir kadını eğitirseniz bir aileyi eğitmiş olursunuz” diyen kişi ne kadar doğru söylemiştir.

          Kurtuluş Savaşı’nda kadınlarımızın yaptığı fedakârlıklar saymakla bitmez. Savaşta elbette silahı kapıp düşmanın üstüne yürümek yiğitliktir. Ama cephe gerisinde toprağı ekmek, çocukları doyurmak, ocağı tüttürmek, böylece savaşan askerin salim kafa ile savaşmasını sağlamak az hizmet midir? Kaldı ki bizim kadınlarımız mermi taşıyarak, çorap örerek, dikiş dikerek de

          Dindarlarımız her ne kadar “Cahiliye devrinde Araplar kız çocuklarını toprağa gömüyorlardı; İslamiyet geldi ve kadına toplumda gereken değeri verdi” diyorlarsa da bizde yüzlerce yıl kadınlar okumuşlar tarafından kıskanılmış ve sosyal hayatın içinden çekilmiş, hareme hapsedilmiştir. Sadece köylerimizde ve kasabalarımızda kadın ve erkek yan yanadır. Tarlada bahçede, ormanda erkekle birlikte çalışır ve ailenin ihtiyaçlarını karşılar. Dindarlarımız, dinimizce kadınlarımızın çocuk emzirmesinin bile yasak olduğunu erkeğin çocuklara sütanne tutmaları gerektiğini ileri sürerek kadına en büyük saygıyı dinimizin telkin ettiğini savunurlar. Halbuki kadına yapılacak en büyük kötülük şu ya da bu nedenle onu çocuğundan ayırmaktır. Kadın çocuğunu emzirirken sadece onu doyurmaz, kendisi de doyuma ulaşır.

          Atatürk de kadınlarla ilgili birçok söz söylemiştir:  “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!” diyen Atatürk, hem medeni kanun ile kadınların o zamana kadar toplumda kullanmadığı birçok hakkı yasaların teminatı altına almış, hem de kadınların toplumun her kademesinde görev almasını sağlamıştır. Asıl önemli olan da kız çocuklarının da erkek çocukları gibi okutulmaya başlaması ve her türlü mesleğe serbestçe girebilmesidir. Bu yasalar sayesinde kadınlar üniversitelerin her bölümünde en yüksek unvanları elde edebilmekte, ama ne yazık ki okullarda idareci ve mecliste temsilci olarak görev alamamaktadır.

          Yani Atatürk asıl kadına bakışımızı değiştirmek istemiştir.

          İş dünyasında da kadınlarımızı en iyi biçimde temsil eden bireyler vardır. Kadınlarımız medeni cesaret bakımından erkeklerimizden kat kat ilerdedir. Hükümet adamlarımızdan bazıları gülen kadınları hafifmeşrep kadınlar olarak görüyorlar. Gelenek der ki kadın kısmının yiğidi erkekten bin kat daha yiğittir. Ordunun içine girip çıksa, ordu da tepeden tırnağa azgın olsa bir kişi çıkıp da ona yan gözle bakamaz. Kalleşlikte ve fesatta ise hiçbir kadın en sıradan erkeğin eline su dökemez.

          Kadını yüceltmek için yapılan hiçbir çaba boşuna değildir.

          SOMSÖZ: KADINA SAYGI, İNSANLIĞIN DA UYGARLIĞIN DA AYIRT EDİCİ ÖZELLİĞİDİR.