Hiç düşündünüz mü; huzuru ve sessizliği hissetmek için bir ağacın gölgesine sığınırken aslında sizi teselli edenin o serinlik değil de görünmeyen bir dilin sıcaklığı olabileceğini...


Aslında durum tam olarak böyledir. Biz duymuyoruz ama evrenin muazzam dengesi içinde bitkiler sessiz değildir.

Bir ormana girdiğimizde, sadece görsel bir güzellikle değil, görünmez bir iletişim ağıyla birbirleriyle fısıldaşan bir çok canlıyla temas ederiz. Ve bu canlı topluluğu bizden çok daha eski bir dile, frekansların diline hükmedebilen bir topluluktur. Bilimin "Odunsu hücre" dediğine kadim bilgelik bu yüzden "Canın yankısı" demiştir.

Ağaç köklerinin ve bitkilerin iletişiminde en önemli rol mantarlara aittir. Mantarlar "Miselyum" denilen iplik kitlelerinden oluşur ve bu iplikler internet ağı gibi bitkilerin birbiriyle olan iletişimini sağlarlar. 19.yy.' dan günümüze kadar yapılan çalışmalar bize bunu kanıtlarken,1966 yılında yalan makinesinin mucidi Cleve Backster, "Backster Etkisi" adını verdiği deneyle bilimsel anlamda somut bir adım atmıştır. Makinenin elektrotlarını evinde bulunan deve tabanı bitkisine bağlamış, bitkinin farklı duygu durumlarında, farklılık arz eden çizgiler çizdiğini görmüştür. Hatta bitki yaprağını kesen kişi yanına geldiğinde, heyecanlı bir hâl aldığı anda olduğu gibi zikzaklar çizmiştir. Bu durum bitkinin hafızası olduğunun ispatıdır.

Günümüzde ise bize bu zarif frekansları hatırlatan ve duyuran bir isim daha var:
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nde BAÇEM Şube Müdürü olarak görev yapan aromaterapist ve yazar Nazım Tanrıkulu...

Âlemin bütünden gelip “Bir”e indiğini, o “Bir”e dokunup tekrar bütüne aktığını bilen ve bu bilgeliği çalışmalarına yansıtan ve onlarla kalbiyle temasta olan biri...

Kendisi, bitkilerin gizli orkestrasını bize duyuracak kadar ince bir kalbe sahip…

Kulağımızla işitemediğimiz gülün senfonisini, bilgelik ağacı zeytinin ve şifa deposu ısırgan otunun titreşimini, hatta mantarların fısıltı gibi saklı sesini duyurarak bizim de dinlememize vesile olan biri...

Tüm çabalar bize göstermektedir ki; iletişim yalnızca insana özgü değildir. Sadece ışığa ve suya ihtiyaç duyan bu canlar, yaydıkları frekansla etrafına enerji yayan birer şifa deposudur. Tıbbın Atası sayılan ve bitkilerin dilini konuştuğuna inanılan Lokman Hekim gibi bir değerin mirasına sahipken, bir orman yandığında bunu yalnızca görsel bozukluk veya oksijen kaybı olarak görmek, üstelik yine kendi çıkarımız üzerinden değerlendirmek, büyük bir yanılgıdır.

Evrenin tek bir dili vardır: Frekans. Ve bu dil bize her anlamda pozitif etkiler sunar. Huzurun ve dinginliğin muazzam titreşimini insana koşulsuzca sunan doğaya, ne kadar özen göstersek ve teşekkür etsek yine de azdır.
SİBEL İLGÜN