Geçenlerde çarşıda dolaşırken yolum Doğu Türkistan Derneği’ne düştü. İçeri girdim. Girdim ki, bu Doğu Türkistan davası nedir birinci ağızdan öğreneyim ve sizlere de anlatayım.

Doğu Türkistan’ın davasına yabancı değilim. Öncelikle Türk edebiyatının Divan-ı Lügati’t-Türk ve Divan-ı Hikmet gibi ilk eserleri bu yurtta verilmiştir. Destanlarımıza göre Türkler dünyanın öteki bölgelerine o bölgeden göç ettiler. Gene birçok büyük Türk devleti o bölgede kuruldu. O insanlarla dinimiz, dilimiz, tarihimiz ve kültürümüz bir. Her ne kadar bize uzak bir bölgede iseler de köklerimiz aynı. Benim için yanımızdaki yöremizdeki onlarca Arap ülkesindeki kardeşlerimizden daha makbul bir toplum Türkistan Türkleri. Çünkü Arap ülkeleri dışarıdaki milli davalarımızda bizi değil, muhataplarımızı destekliyor.

Türkistan Türkleri ise esaret altında olmalarına rağmen her zaman gönülleri bizimle. Yönleri bize dönük, kulakları da gözleri de bizde.

Bugünlerde Hamas’ın İsrail’e yaptığı saldırı münasebetiyle ülke medyası gene toz duman. İslamcılar hop oturup hop kalkıyor. Filistinlilerin gördükleri zulümler her platformda anlatılıyor. Batı ve ABD de İsrail’in yanında hizalanıyor. Yani biz her ne kadar adaletten yana bir dünya düşü kuruyorsak da adı üstünde düş işte. İsteyen, işine gelene inanıyor. Bu sözlerimizden Filistin davasına ilgisiz kaldığımız sonucu çıkarılmasın. Filistin halkına yapılan zulmü lanetliyoruz. Tüm zalimlerin canı cehenneme!

Tarih okuyanlar bilir: Türkiye’de milliyetçi hareket, İttihat Terakki’den bu yana Türk birliğini, Turan coğrafyasındaki Türklerin bağımsız ve zengin olmasını ister. Ancak bu ülkü bugüne kadar gerçekleşmemiştir. Milliyetçi hareket bırakınız Turan ülkesini Türkiye’yi bile yoksulluktan ve kargaşadan kurtaracak politikalar üretemedi. Ama olsun! Önümüzde bizi avutacak, tatlı düşler görmemizi sağlayacak bir ülkü var.

Esaretin nemenem bir şey olduğunu Filistin’den biliyoruz. Tüm dünya hak ve adalet çığlıklarıyla inlerken beride, herkesin gözleri önünde, her türlü zulüm nasıl işleniyor görüyoruz.

Balkanların ve Batı Asya’nın komünist ülkelerinde bile insan hakları kavramları gelişirken Çin’de 1 milyon 800 bin kilometre karelik bir Türk ülkesinde ne zulümler işlendiğini biliyor muyuz? Bilmiyoruz. Bazı yerlerde bir tek insanın haksız yere hapse atılması, herkesi ayağa kaldırırken Çin’de 30 milyonluk bir insan kitlesinin inim inim inlemesine karşı bir şey yapabiliyor muyuz? Yapamıyoruz.

Çin bugün Türkistan’daki Uygur nüfusu Çinlileştiriyor. Kaynaklarını sömürüyor. Kendi dilini konuşmak isteyenleri, ibadetini yapmak, geleneklerini yaşatmak isteyenleri hapse atıyor. Dışarıya gitmek isteyenlere izin vermiyor. Velhasıl kardeşlerimiz orada zulüm görüyor. Ve biz buna karşı hiçbir şey ya-pa-mı-yo-ruz. Hatta bunları konuşmuyoruz bile. Üstat Mehmet Akif’in dizeleri geliyor aklıma:

Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan...

Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan! ..

….

Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur

Yoksa istikbalinizden korkulur, pek korkulur.

Bugün hükümetimiz ve dindar kitlemiz, yandaş basınımız Filistin’e ağlaşıyor. Kudüs’e, Mescidi Aksa’ya ağıtlar yakıyor. Hâlbuki Filistin komşumuz ise Türkistan etimiz ve kanımız. Filistin için cihat çağrıları yaparken Türkistan’ı unutan ve unutturan kansızlara selam olsun.

SOMSÖZ: TÜRKİSTAN’I UNUTMAYIN!