Bazı kardeşlerimizin okuma deyince tüylerinin diken diken olduğunun farkındayız. Çoğumuz da okuma denince Kuran’ı yüzüne okumak gibi anlamadan, fısıl fısıl okumayı anladıklarını da biliyoruz.

Bu kardeşlerimize rağmen, “doğru okumak” konusundaki düşüncelerimizi yazmaya kalkıyoruz.

İyi okuma, güzel okuma, hızlı okuma vardır da bu “doğru okuma” neyin nesidir? Okumanın binbir hali vardır. Doğru okuma ise ekonominin, siyasetin, dünyanın nereye doğru gittiğini isabetle görebilmek demektir. Bunun sadece siyasilere lazım bir şey olduğunu sanmak da yanlıştır.

Herkese lazımdır.

Sözgelimi çocuğunuzu okula ya da çıraklığa vereceksiniz. Eğer doğru mesleği seçmemişseniz bir süre sonra çocuğunuzun işsiz kaldığını ve size yıkıldığını göreceksiniz. Çünkü bazı mesleklerin kısa sürede yiteceğine dair öngörüler var.

Çocuğunuzun yeteneklerini ve hangi alanda başarılı, huzurlu, verimli olacağını siz bilmezseniz kim bilecek? Bunu çocuk daha küçükken görmek ve onu mutlu edecek mesleğe ulaştıracak okula göndermek sizin işiniz.

Çocuğunuza iyilik olsun diye onu uçan kuştan sakınıyorsunuz. Çok da iyi ediyorsunuz. Ama sokakta oynamamış olmanın, arkadaşıyla kavga etmemenin, top oynayıp terlememenin onun içinde nasıl bir ukde yaratacağını, dış dünyaya karşı nasıl hazırlıksız yakalanacağını hiç aklınıza getiriyor musunuz?

Küçük bir işletmeniz var diyelim. Onu büyütmek istiyorsunuz. Malı aldınız ama eritemediniz. O mal işletmenizin raflarında işletmenin sırtında bir kambur olarak kalır. Hatta sizi batırabilir bile.

Birçok işletmenin kefillik yüzünden sıkıntıya girdiğini görüp dururken önünüze gelene kefil olmaya kalkarsanız da aynı durum söz konusu. Bırakınız rakipleri ve düşmanları insanlar akrabaları ve çocukları tarafından bir dizi sıkıntıya sokulurken, "eşimdir, dostumdur, emmimdir, dayımdır" diyerek kendi kendinizi sıkıntıya sokmanın alemi yoktur. Evet, dün insanlar birbirlerine sade malıyla değil canıyla da kefil olmuştur. Ama bugün dünya değişmiş ve kardeş kardeşe bile kefil olmaktan kaçınmaya başlamıştır.

Rastgele yere atılıvermiş üç kuruşluk bir poşetin güçlü yağmurlarda su giderini tıkayıp araçların ve eşyaların zarar görmesine neden olduğunu biliyor musunuz?

Dere kenarına dökülmüş bir çöpün önce denize, oradan da tekrar size hastalık olarak dönebileceği aklınıza geliyor mu?

Bunların hepsi ancak doğru okumalarla mümkündür. Gördüğünüz gibi yaşamla ilgili seçeneklerimizi başkasına bırakmak yerine kendimiz okumaya çalışmalı ve ipleri elimize almalıyız. Yoksa yanlışlardan kurtulamayız. Tarih de kişisel bellek de bunun için var.

SOMSÖZ: OKUMA YAZMA BİLMEYEN CAHİL, GİDİŞATI OKUYAMAYAN ZIR CAHİL.