TRT Belgesel’de bir program var: Dünyayı İyilik Kurtaracak. Orada iyilik halleri anlatılıyor. Bir Türk belgeseli. Güzel de. Hani hoş kokulu bir meyve yersiniz. Sadece içiniz değil, ruhunuz da bayram eder. İşte öyle bir şey.

Oradaki kişi insanların hayatına dokunuyor. Bu insanların çok uzaklarda (Gana’da) olması da önemli değil. Nerede olursa olsun, kimden gelirse gelsin, iyilik iyiliktir.

TRT Belgesel’de başka iyilik belgeselleri de var. Su Savaşları’nda iki insan Afrika’nın bilmem hangi ülkesinde kirli ve mikroplu su içen insanlara temiz su çıkarıyorlar. Bir başka programda sokak hayvanlarını tedavi ediyorlar. Temiz suyla karşılaşan insanların sevinçlerini görmelisiniz. Aslında iyilik çok zahmetli, çok pahalı bir şey de değil. o su orada duruyordu. Birkaç gün çalışmak yeterliydi. Sokak hayvanlarına iyi davranmak da öyle. Tekme sallamak ya da taş atmak yerine bir yudum su, bir lokma ekmek ver yeterli.

Bütün dinler bunu emreder. İnsanlık da, milliyetçilik de, mahalleli olmak da. Ama nedense bir gram civanın bütün bir toprağı zehirlediği gibi kötü bir kişi birçoğumuzun hayatını cehenneme çevirebiliyor. Haberlerde görüyoruz: Bir trafik canavarı kalabalığın arasına dalarak birçok kişiye hayatı zehir edebiliyor. Bir sapık bütün bir ailenin tadını kaçırabiliyor.

Böyle zararlılar ne hayvanlardan ne de bitkilerden çıkıyor.

Bu türden sapıkların toplumda su yüzüne çıkmasının nedeni ise gene bizim iyi insanlarımız. Bu insanlar kendi halinde. Üstüme çamur sıçramasın diye korkan kişiler. Bu durumları onları bana neci yapıyor. Halbuki hayat tepeden tırnağa risk. Bir yerde çamur varsa sana sıçramazsa başkasına sıçrar. Onun için çamurla mücadele etme potansiyeli herkeste bulunmalı.

Üstelik bu çamurlar bir terbiyesiz oluyor, bir terbiyesiz oluyorlar. Adam çocuğunu dövüyor, “Yapma kardeşim, o çocuktur” demeye kalkarsanız size çıkışıyorlar. Adam yolun ortasına arabasını park edip gidiyor, “Ne yapıyorsun kardeşim sen?” demeyegörün, “Sen trafik polisi misin?” diye çemkiriveriyorlar.

Çevrenin kirlenmesinden söz ettiğim biri “Sana ne!” diye çemkirince “Sadece buradaki çevre sorunu değil, ülkenin öte ucundaki çevre sorunu da benim sorunumdur” dediğimi hatırlıyorum.

Ne güzel söylemiş peygamberimiz: “Bir yerde kötülük görüyorsanız elinizle, elinizle engel olamıyorsanız dilinizle, dilinizle de engel olamıyorsanız kalben engel olmaya çalışınız!” Biz böyle bir peygamberin ümmeti iken bir kötülüğe “Bana ne!” deme lüksümüz var mı?

Soruyu yeniden soralım: Dünyayı iyilik mi kurtaracak?

SOMSÖZ: EVET!