Vakt u zamanında merhum Demirel Ecevit’ten hükümeti devraldığında kendine bir 100 gün hedefi koymuştu.
Vakt u zamanında merhum Demirel Ecevit’ten hükümeti devraldığında kendine bir 100 gün hedefi koymuştu. Ecevit Güneş Motel hükümetini kurduktan sonra ortalıktan sigara, yağ, ampul, tüp gaz ve akaryakıt bir anda yok olmuştu. Anarşi ve terör zaten gemi azıya almıştı. Ecevit bunu 70 cente muhtaç olduğumuz biçiminde yorumluyordu. Rahmetli ikide bir “Tünelin ucu göründü” diye müjde veriyor, ama bir türlü düzlüğe çıkamıyorduk. Zaten meclisteki denge pamuk ipliğine bağlıydı. Ara seçimlerde Demirel 5 vekilin beşini de alınca Ecevit’e yol görünmüştü.
Askerlerin yaptığı uyarıları kimse üstüne alınmamıştı. Ecevit, “Biz hükümet değiliz”; Demirel de “Biz işin başına yeni geldik” diyordu. Sonunda 12 Eylül ihtilali oldu.
Cumartesi günü kurbanlıkların satıldığı pazar yerine uğradım. Çok pisti. Aynı pislik eski pazar yeri için de geçerli. Orayı temizlemek çok zor olmamalı. Yoksa belediye bütün temizlik işçilerine yol mu verdi? Eskiden pazar sonrası şıkır şıkır yıkanan pazar yerine ne oldu da leş gibi. Belediye kurbanlık satanlardan para almıyor mu acaba?
Geçenlerde yolum Baysıdaki Yaraşlar mahallesine düştü. Yol kenarları ağzına kadar çöp. Mahalle dördüncü sınıf ülkelerden birinin mahallesi sanki. Ayıptır beyav!...
11 Haziran Salı günü Söğütcuması’na gittim. Bana “Mesut Başkan işçilerin bir kısmını yaylaya gönderdi. ‘Gölcük ve çevresindeki köylerin yolunu yapın. Öyle zırt pırt Kumluca’ya gelmeyin!’ dedi” demişlerdi. Oralarda hiçbir çalışma görmedim. Sadece Göllü yaylası ile taş ocağı arasına greyder salınmış, yollar düzeltilmiş o kadar. Sorduğum Belediye Meclis üyesi Mustafa Uysal, “Yaylaya çadır kurulması ve işlerin yerinden yapılması Büyükşehir Belediyesi ile birlikte yapılacak işti. Sanırım büyükşehir ayak sürüdü. Görüşmeler devam ediyor” dedi.
Gödene muhtarı Turan Orrhantekin erkenden işbaşı yapmış KGM’nin greyderi yol kenarlarındaki bozuk yerleri onarıyordu. Takdir ettim vallahi.
Atatürk Yazı Devrimini yapacağı zaman İsmet Paşa’yı çağırır ve “Ne kadar sürede yapabileceğimizi bir araştırın bakalım” der. Paşa araştırır ve bir rapor hazırlar. Atatürk sorunca da “5-6 yılda bu işin altından kalkarız Paşa’m” diye cevap verir. Atatürk’ün düşüncesi farklıdır: “Ya 6 ayda yaparız, ya da asla yapamayız!” der ve yasayı ona göre çıkarırlar. Ve matbuat alemi yeni yazıya 6 ay içinde geçer.
Bizim hükümet bazı konularda halkı zorlamak yerine millet cehaleti ile baş başa sürtüp dursun istiyor. Milletimiz de düşünmüyor ki gavurlarla aramızdaki fark gittikçe açılıyor. Kuzca’da biri anlatmıştı: “Biz eskiden tuvalete taşın ardına dolanırdık. Birgün köye bir ebe geldi. Dedi ki herkes tuvalet çukuru kazacak. Çevresini tahta perde ile çevirecek. Yapmayana ceza yazılacak” dedi. Biz de hükümet ceza yazmasın diye yaptık. Zor bir şey de değil. Ama biz körmüşüz.”
Yani hükümet veya yerel yönetim her şeye yetişmeye çalışmak yerine muhtarlara görev verse 40 muhtarın hepsi de yapmasa bile yarısı yapsa kötü mü olur? Her muhtar köyünde çevre kirliliği ve erozyon olan yerleri ilgili mercilere bildirse ve belediyeden bir kişi bu işi takip etse kısa süre sonra ne çevre kirliliği kalır ne de erozyon. Birçok mezarlık pet şişeden geçilmez olmuş. Mezarı sulayan vatandaş pet şişeyi rasgele atmış. Halbuki benim gördüğüm mezarlığın önünde çöp bidonu var.
Yasalarımız birçok şeyi şikayete bağlamış. Şikyetçi olmadıkça adam Dörtyol ağzına *ıçsa hiçbir takibat yapılmayacak. Huzurumuzun ırzına tecavüz etse hiç kimsenin umurunda olmayacak. Geçende yanımda bir araba durdu. Yüksek sesli müzik çalıyor. “Arabada sağır mı var?” diye soracak oldum, kadın, “Sana ne...” diye çemkirdi. Sesini yükseltsen bir türlü, yükseltmesen bin türlü. Trafikte yolun ortasına bir beyaz Audi konmuş, içinde adam yok. Ne yalan söyleyim, “Şöyle bir Audi’m olsa da yolun ortasına ben de koysam...” diye düşünmeden edemedim. Bunlara aslında ulusal ya da yerel erk anında cezayı patlatacak. “Gâvurlarda böyle...” diyorlar.
Henüz başkan yardımcıları bile seçilip işin başına geçmiş değil. Seçersiniz, iş bölümünü yaparsınız, beğenmezseniz değiştirirsiniz. O kadar.
Bazı kardeşlerimiz acul davrandığımızı söyleyip bizi işi ağırdan almaya davet edeceklerdir. “İstanbul’u bir günde yapmadılar. Acele işe şeytan karışır. Dün bir bugün iki....” diyecekler. Ben de onlara bir hadis ile cevap vereceğim: “Hayırlı işlerde acele ediniz!”
SOMSÖZ: DURUM KEL, ACELE GEL!