Birçok kişi Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması üzerine Ukrayna’nın bir anda un ufak olacağını düşündü. Bazıları üzüldü, bazıları sevindi. Rusya hem imkân, hem de teknoloji ve askeri güç bakımından Ukrayna ile boy ölçüşemeyecek kadar büyük bir ülke. Buna rağmen iki aya yakın bir zamandan beri Rusya saldırıyor, Ukrayna direniyor. Halbuki Rusya bu ülkeye diz çöktürmek için bütün imkanlarını seferber etti.

Güce tapanlar, “Zor oyunu bozar” diye düşünenler için güç çok önemlidir. İster askeri, ister ekonomik, isterse de stratejik olsun gücü masaya koymak ülkeler için büyük bir risktir. Aynı durum kişiler için de söz konusudur. Yani silahım var diye çekip ateşleyemezsiniz. Ben bunu döverim diye kalkıp adama sataşamazsınız. Biz çoğunluğuz diye birini kıstırıp dayak atmaya kalkışamazsınız.

Neden?

Çünkü öncelikle çevredeki kişiler ve toplumlar sizi kınar. Sonra adamın belinde silahı vardır, çeker. Size de tabanları yağlamak düşebilir. Ya da sizden önce davranıp gözünüzü çıkarır, kulağınızı uçurur, kolunuzu kırar.

Bu yüzden kaba güç kullanmak akıllı adam işi değildir. Akıllı adam işini diplomasi ile çözen kişidir. Diplomasi ile yani akılla.

Aslında bir kişinin dediği gibi “Savaşta kazanmanın tek yolu, savaşa hiç girmemektir.” “Savaş, zaruri olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye girmedikçe savaş bir cinayettir” diyen Atatürk de aynı şeyi söyler aşağı yukarı.

Ama bizde ne hikmetse savaş çığırtkanlığı hep prim yapıyor. Savaş karşıtı olmak ise vatan hainliği sayılıyor. Kardeşim savaşacaksan cahillikle savaş, yoksullukla savaş. Savaşacaksan ülkeyi geri bırakan geleneklerle, zihniyetlerle savaş. Pislikle, doğayı katledenlerle savaş.

Bu dünya savaşlardan ve savaşı kutsayanlardan çok çekti. Barış olsa herkese yetecek olan gıda, sağlık, barınma, giyinme gibi imkânlar savaşlar yüzünden çöp oldu. Gelecek vadeden nice insan savaşlarda yitip gitti. Onlardan geriye sadece acılar kaldı: Acılı analar, babalar, eşler, çocuklar, arkadaşlar…

SOMSÖZ: BARIŞIN BAYRAĞINI DALGALANDIRANLARA SELAM OLSUN!..