Radyoda her saat başında haberler verilir. Cumhurbaşkanı olması yüzünden Recep Bey’le ilgili her haber hem radyolarda hem de TV kanallarında döner durur.

Ama bu haberler birleştirici değil bölücü, okşayıcı değil inciticidir. Hâlbuki bir cumhurbaşkanından beklenen, milletin tümünü kucaklamasıdır. Hakaret ve itip kakma cumhurbaşkanına yakışan bir davranış değildir. Biz böyle bir davranışı lise öğrencisinde görsek bile ayıplarız.

İşin daha kötü olanı Erdoğan’ın sahabelerinin de aynı üslubu benimsemesidir. Öyle ki hükümet sözcüsü olan vekilim bile alay etmeyi, incitici bir dil kullanmayı bir yaşam tarzı haline getirmiştir. Daha önceki İçişleri bakanımızın üslubu hâlâ gözlerimizin önündedir.

Hükümetimiz ve ahfadı Osmanlı torunu olmakla öğünür. Ama bırak hanedanı, Osmanlının devlet erkânı bile ne ayrıştırıcı ne de incitici bir söz söylemiştir. Devlet dili denen şey bu sayede oluşmuş, kabalık ve çirkinlik köylü devlet adamlarında BİLE görülmemiştir. Zaman zaman eski parti liderlerinin tartışmaları yayınlanıyor sosyal medyada. İzlediğimiz zaman görüyoruz ki tartışmalar, ataların “üslub-ı beyan, aynıyla insan” sözünü yansıtıyor. Eskiler “Hâzâ beyefendi!” derlerdi beyefendi gibi konuşanlara. Ayak takımının ağzıyla konuşanlara da anında notunu verir, üstünü çizerlerdi.

Cumhurbaşkanısınız, bakansınız, vekilsiniz, valisiniz… Eğer kabalaşmak istiyorsanız kapalı kapılar ardında sinkaflı bile konuşabilirsiniz. Nasıl olsa siz üstün vatandaşsınız. Yasalar önünde iki üç kere eşitsiniz. Kapıları kapatacak emir erleriniz de var. Böyle bölücü, ötekileştirici sözleri herkesin önünde söylemeyin. Hele hele radyo ve TV kanallarında dönüp durmasına izin vermeyin.

Ben derim ki bir kişiye hakaret etmeye kalktığınız zaman o hakaret önce sizi vurur. Vatandaş, “Bak hele bak, der, kocaman devlet adamı olmuş, ötekiyle berikiyle uğraşıyor.” Sıradan kişiler vatandaşın gözüne görünmez bile. Çünkü beyefendiler seçkin, alaylılar ayak takımıdır. Seçkinlere yakışan, Osmanlının torunlarına, Yunus Emre’nin takipçilerine yakışan insanları kucaklamak; ayak takımına yakışan ise sövüp siymek ve ötekileştirmektir. Bu yazıyı bir fıkra ile bitirelim: Asker loş bir yerde beklerken öteden birinin geldiğini görür. Canı sigar içmek ister. Sigarayı çıkarır, ağzına alır, bakar ki ateşi yok. Gelen kişiye, “Birader, ateşin var mı?” der. O arada adam gelir ve çakmağı çakar. Asker bakar ki karşısındaki asker değil bir paşa. Hemen esas duruşa geçer. Paşa hafifçe gülümser, “Dikkat et oğlum, der, çavuşun olabilirdi.”

Bu yazı, Ahmet Taşgetiren’in Karar gazetesinde 21 Ocak 2024 tarihinde çıkan “Özgür Efendi” adlı yazısı üzerine yazıldı.

SOMSÖZ: İTİCİ DEĞİL, ÇEKİCİ OLUN!