Gazete eskiden beri insanla ilgili olan her şeye ve her konuya eğilir. Günümüzde tüm değişikliklere rağmen bu değişmemiştir. Her gazete kendi imkanlarına ve hitap ettiği kişilere göre haftada20-30 yazar istihdam eder.  Bunların içinde yemek yapmadan günlük fala, meteorolojiden çiçek yetiştirmeye, hukuktan ekonomiye kadar her konuda yazanlar vardır. Öyle ki iç politikada yazanlar ayrı, dış politikada yazanlar ayrı, dedikoduları yazanlar gene ayrıdır. Üstelik bunların hepsinin müşterisi vardır.
Bazı dostlar bizim neden siyaset yazmadığımızı sorgulayabilir. Siyasette yanılma payı o kadar büyük ki. Son on yıla bir baktığınız zaman bana hak vereceksiniz. Bugün mutlak hain sayılan biri yarın yurtsever, bugün yurtsever sayılan biri yarın hain olabiliyor. 
İnsanlar bazen niyetlerini öyle bir perdeliyor ki eşi bile farkında olmuyor. 
Ve biz taşradayız. Niyet okumak gibi bir gücümüz yok. Böyle bir ortamda siyaset yazmak bir çeşit havanda su dövmektir. 
O zaman biz de her zaman doğru olan konulara dönüyoruz. Konular eskiden beri işlendiği için bazılarında malumu ilam etmiş oluyoruz. Ama olsun. Gül de tektir ama kimi rengini, kimi tomurcuğunu, kimi kokusunu sever. Kimi de başka çiçeklerle yapılmış demetini. Birçok konuyu bir de biz anlatalım diyerek ele aldığımız oluyor. Çarşı pazarda da öyle değil mi? Aynı deseni biri kumaşa basmış biri plastiğe.  Aynı meyvenin farklı renkleri olduğu gibi hamı olgunu, irisi ufağı var. Hepsinin de müşterisi var. 
Sonuçta kaygımız aynı. Bir kişi bir cümle okur da yararlanır mı? Biz ataların diktiği ağaçların meyveleriyle beslendik. Onları çeşitlendirmek ve zamana, topluma uygun yeni yorumlar eklemek.
SOMSÖZ: HEPSİ BU!