Aynı aşkla dolu idi içimiz,

68 ve 78 kuşağı yurt ve millet sevgisi ile dopdoluydu. O kuşağa mensup olanlar etraflarındaki doğal güzelliklerin farkına varmadan içleri bu sevgi ile dolmuştu. Bu kuşak daha karşı cinse ilgi duymaya başlamadan vatan ve millet sevgisini yeşertiyordu yüreğinde. Neden? Çünkü bu kuşağa mensup olanlar Osmanlı’nın nasıl yıkıldığını, yerine kurulan Türk devletinin hangi zor koşullarda kurulduğunu çok iyi biliyorlardı. Kiminin komşusu, kiminin dedesi, kiminin okuduğu kitaplar, izlediği filmler o dönemleri kendi yaşamış gibi anlatıyordu çünkü. O ortam çok özel bir iklimdi. Hani Fuzuli’nin “Leyla vü Mecnun” adlı eserinde Mecnun beşeri aşktan ilahi aşka geçer ya. O kuşak beşeri aşktan önce yurt ve millet aşkını tadıyordu. Millet için bir şey yapabilmek. Adam öldüren de kahve taşlayan da yol kesen de yaptıklarını bunun için yapıyordu: Bu vatanı sevdiği için.

Bu vatanı sevmek idi suçumuz,

Vatanı sevmek suç mudur? Vatanını sevmek suç olabilir mi? Soruyu başka bir biçimde de sorabiliriz: Sevdiği kadın kendine ihanet ettiği için döven ya da öldüren suçlu mudur, kahraman mı? Veya malını korumak için silaha sarılan kişi haklı mıdır haksız mı? Herkes vatanını sever. Önemli olan onu nasıl sevdiğini gösterme biçimi. Maalesef bizim takım sevdiği vatanı bölünmenin eşiğine getirdi. Vatan sevgisi adına mahallelimizi, kardeşimizi, iş arkadaşımızı ötekileştirdik. Onları düşman ilan ettik, onlara kılıç üşürdük.

Burada dönemin siyasetçilerine de söylemek lazım: “Türkiye’de ordu on yılda bir siyaseti dizayn eder” dediniz, ama ülke bölünmenin eşiğine geldiği halde siz hâlâ birbirinizi yemeyi sürdürdünüz. Sokaklar kan gölüne döndü siz bildiğinizi okumaya devam ettiniz. Ülkenin terör, pahalılık ve yokluk içinde kıvrandığı bir dönemde siz havanda su dövdünüz…

Bir kaderin kurbanıyız üçümüz,

“Kader kurbanı” sözü bence suçu kadere bağlayıp kendini aklamaktır. Evet, biz en alttakiler kader kurbanıyız. Ama koskoca bir millet bir birini yemek için aş eriyorsa bu kader kurbanlığından daha öte bir şeydir. Bir tek bilim adamı, bir tek siyasi, bir tek akil adam, “Yav bu yurt hepimizin. Bizim başka yurdumuz yok. Silah sıktığın, okula sokmadığın kişiler de en az senin kadar yaşamayı ve kalkınmayı hak ediyor” demedi. Hepimiz kader kurbanı olmamalıydık. Biz sürü müydük ki Sam’in, Con’un hey demesiyle mezbahaya yöneldik?

O toprakta, sen zindanda, ben sürgün.

Allah insanlara şans verir. Yaşama ve yücelme şansı. Allah hiçbir kulundan vazgeçmediği gibi onun da ite köpeğe yem olmasına razı gelmez. Çünkü yarattıklarını sever. Ama aklını kullanmayanların “biz kader kurbanıyız” diye ağlaması da gücüne gider bence. Biz, elimizdeki düğümü dişimize vuran bir nesiliz. Onlar istedi, biz öldük, zindana düştük, sürgüne gittik.

SÜRECEK