Eski kitaplardan birinde, “Beyni Olsaydı” diye bir masal vardı: Aslan kocamış. Av yakalayamaz olmuş. Tilkiyi çağırmış.”Git demiş bana bir geyik getir.”

Tilki geyiğe gitmiş. “Kralımız aslan yaşlandı. Ormanların krallığını birine bırakmak istiyor. Seni uygun gördü. Sen de doğrusu çok yakışırsın. O boynuzlar, o ayaklar, o çeviklik… Haydi gidelim de seni görsün. Krallık mührünü de sana versin…”

Velhasıl geyiğin ağzından girip burnundan çıkmış ve aslanın bulunduğu ine getirmiş geyiği. Aslan aç. Ama yaşlılık da var. Diş yok, tırnak yok… Geyiğe doğru bir hamle yapıyor, ama geyik çevik. Kaçıyor.

Aslan suratını asıp tilkiye çıkışıyor. “Git bana geyiği getir!..”

Tilki çarnaçar gidiyor geyiğin otladığı çayıra. Geyiğe gene dil dökmeye başlıyor. Geyik, “Aslan bana saldırdı. Beni yemeye kalktı” diyor. Tilki ise, “Sen yanlış anladın kardeşim, diyor, kralımız seni öpecekti. Boynuna sarılmak istemişti.”

Geyik gene inanıyor ve aslanın inine geliyor. Aslan bir daha hamle yapıyorsa da gene tutturamıyor ve geyik gene kaçıp gidiyor.

Tilki gene geyiğin yanına varıyor ve ona diller döküp tekrar aslanın inine getiriyor.

Aslan bu sefer geyiği yıkıyor.

Büyük bir iştahla geyiği yerken tilki de geyiğin kafasını bir kenara çekip içindeki beyini afiyetle yiyor. Aslanın açlığı biraz bastırılınca geyiğin en lezzetli organı olan beyni geliyor aklına. Tilkiye, “Bunun beyni nerede?” diye soruyor.

Tilki beyni zaten temizlemiş. “Bunun beyni yoktu” diyor. Aslan, “Nasıl olur? Hiç beyinsiz hayvan mı olur?” deyince de, tilki “Af buyurun Hünkârım, diyor, hiç beyni olsaydı üç kez aldanıp ininize gelir miydi?”

SOMSÖZ: TİLKİLER, GEYİKLERE MERHAMET EDİN!