Toplumda öteden beri yerleşmiş kurallara “gelenek” denir. Bu kuralların bir kısmı dini içerik taşır, bir kısmı da geçmiş zamanlardan bu yana yerleşmiş, toplumların bilinç altına işlemiş kurallar manzumesidir.
Atasözleri gelenekleri gelecek kuşaklara aktarmak için kullanılan kısa ve özlü sözlerdir. Ayrıca insanlar fıkralarla ve yaşanmış olaylarla da gelenekleri aktarırlar.
Ama “gelenek” kavramı aynı zamanda çok kaygan ve yoruma açık bir kavramdır. Çünkü bazı gelenekler zamanla eskir ve geçerliliğini yitirir. Bunları hiçbir süzgeçten geçirmeden gelecek kuşaklara nakletmek büyük sorunlar çıkarabilir.
Seksenler” dizisinin kahramanı “İcat çıkarma!” dediği için eleştirilmektedir. O gün öyleydi. Yeni düşüncelere ve davranışlara geçit yoktu. Bugün ise aksine gençlerin “icat çıkarmasını” istiyoruz. İcat çıkarmaları için de “Zihni Sinir Proceleri”nden imdat umuyoruz.
Neden?
Çünkü ülkeler içinde yeni şeyler arayıp bulan, yeniliğe açık olan insanlar sıralamasında çok gerilerdeyiz. Çünkü işe yarayacak ve patent verilebilecek ürün üretmekte zorlanıyoruz.
Milli Eğitimimiz de geleneksel alanlarda bilgi yükleyen bir kurum. Üniversitelerimizin sayısı epeyce arttı. Gel gelelim oradan mezun olan çocuklarımız yeni düşünceler üretmek, yeni iş alanları kurmak, en azından aramak, adına bir şey yapmak yerine asgari ücrete talim ediyorlar. Çoğu da işsiz.
Televizyon kanallarımız ise tarihe yükleniyor. Varsa yoksa tarih dizileri. Birkaç tane de gelecekçi (fütürist) dizi olsa daha iyi olmaz mı? Amerika 1960’lı yıllarda “Uzay 1999” adlı diziyi çekmişti. Bir arkadaş uzayı parsellediklerini söylüyor. Rahmetli Mahzuni Şerif, “Aya gitmek ile marifet olmaz/ Daha güneşten de öte bak öte” demişti. Biz ise eşeğine ters binen Nasrettin Hoca gibi hep geri, hep geri bakıyoruz.
SOMSÖZ: BEN, GELENEKLERE SAYGI DUYMAYANLARA SAYGI DUYUYORUM.