23.Tarım ve Seracılık Şenlikleri de bitti. Şenliklerde yağlı pehlivan güreşleri, Hadise konseri, bazı yarışlar ve şenliklerin klasiği haline gelen Yörük Göçü vardı. Tabii bolca alışveriş de.

Bu yıl okulların ve derneklerin yeme içme yerleri yoktu. Alışveriş alanları dışarıdan işletmelere satıldı ve belediyeye epey gelir sağlandı. Süre de uzundu. Dışarıdan gelenlerin para kazanıp kazanmadığını bilmiyorum. Kayseri’den gelmiş bir vatandaş yol parası, otel parası, yer parası, yeme içme gibi harcamaların masrafı şişirdiğini ve kendilerine bir şey kalmadığını söyledi.

Bu yıl Yörük çadırları da azaltılmıştı. Daha çok merkez mahallelerden katılma olmuş. Köylerden Mavikent, Yazır, Gödene, Büyükalan, Hızırkahya, Salur, Gölcük, Karacaağaç, Güzören gibi yerler katılmıştı. Sanırım birbirine yakın köyler birleştirilmişti. Katılanlarda tabii heyecan vardı. Akşamları çadırların kurulduğu alan hınca hınç doluyordu.

Çadırlarda keşkek, çay, pişi gibi yöresel yiyecek ve içecekler sunuluyordu.

Daha önce çadırlarda çadır sahibi köyün büyüklerinden birkaç kişinin bulunmasını ve bunların çadırları ziyaret edenlere köylerinden boylarından konuşmalarını önermiştik. İsteyenler gidip o kişilere köyleriyle ve boylarıyla ilgili bilgi sorup öğrenebilirdi. Köylerinden boylarından derken kastettiğimiz şey şudur: Her köyün kendine has (ve dışarıdan bakarak görünmeyen) bir sürü güzel yanı,y etiştirdiği birçok insan var. Her köyün uzun bir tarihi geçmişi var. Bunlar eski Türk boyları. İçlerinde Akkoyunlusu, Karakoyunlusu, Sarıkeçilisi, Yazırı, Gardıçlısı, Salur boyundan olanı var. Bunların geçmişini öğrenip orada anlatmak zor bir şey değildir herhalde.

Ben bir çadırda bacağını yukarı doğru dikip oturan birini gördüm. Acaba hangi Yörük çadırında böyle biçimsiz oturan vardır diye düşünmeden edemedim. Yörük kısmı değil yalnız başına otururken, yatarken bile edebini terk etmez. Terk etmemelidir. Böyle herkesin gelip geçtiği bir yerde uzanıp bacağını dikip oturmak neyin nesidir yarabbi? Ayıptır yahu!

Bu arada bazı sözlere de kulak misafiri oldum: Bir yerde pişi yapılıyormuş. Yurdum insanı çadırın karşısında dikilmiş, hamur yağa atılır atılmaz kapışmaya kalkmış. Aynı kargaşayı (izdiham) öteki ikramlarda da gördük, görüyoruz. Aynı durum iftar yemeklerinde ve ikram yapılan öteki etkinliklerde de gözleniyor. Yahu bu ne açgözlülüktür? Bu görüntüler Yörük tayfasına bedevi görüntüsü veriyor. Yani pişi görmemiş, çay içmemiş, keşkek yemediği gibi evinde ve başka yerlerde hiç görmemiş, üstelik toplantılara aç olduğu için katılan bir bedevi görüntüsü.

Yörük eğer dendiği gibi asilse bu görüntü nedir? Yok, bedeviden daha sefilse bu öğünmeler neyin nesidir? Ben de Yörüğüm. Benim bildiğim Yörük, asildir. Yoksa bu asil kişiler bir araya geldikleri zaman vahşileşiyor, çığırlarından çıkıyorlar mı?

Okuduğumuz haberde Yörük şenliğinin Yörüklüğü ihya edeceği söyleniyordu. Yapılan şenliklerin Yörük’ü ve Yörüklüğü ihya etmek gibi bir iddiasının olduğunu sanmıyorum. Öyle olsaydı Yörüklerin ne olduğu değil, nasıl olması gerektiği anlatılırdı. Ve 23. Şenlikte hiç olmazsa birkaç adım ileride olurduk. Böyle giderse değil 23., 123. Şenlikte bile yukarıda sözünü ettiğimiz istenmeyen görüntülerle karşılaşabiliriz.

İnsanların midesini değil, kafasını ve ruhunu doyurmak gerekir öncelikle.

SOMSÖZ: YÖRÜK, YÖRÜK GİBİ DAVRANANDIR.