“Tarih, bir milletin nelere yetenekli olduğunu ve neler başarmaya gücü yettiğini gösteren en doğru kılavuzdur.” der yüce önderimiz Atatürk.

İşte bu yüzden, ulusumuzu tanımak, kendimize güvenmek için tarihimizi iyi bilmemiz gereklidir.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan Türk ordusunu da şöyle tanımlar, orduya seslenir:

“Türk Ordusu; dünyanın hiçbir ordusunda, yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatinle, hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi temiz kalbinle düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için gönül borcumu ve teşekkürümü söylemeyi en aziz bir borç bilirim.”

Atatürk’ün böyle tanımladığı Türk askeri, Türk subayı artık bayramlarında yok. Adı geçmiyor, törenlerdeki selamlamadan bile adları silinmiş.

Bakın, en son izlediğim 19 Mayıs töreninde sunucunun çağrısına:

“Sayın kaymakamım, sayın belediye başkanım, sayın Cumhuriyet baş savcım, değerli protokol üyeleri, kıymetli misafirler ve sevgili öğrenciler…”

Nerede Cumhuriyetin kurucusu, koruyucusu asker?

Bizim geleneksel bayram kutlamalarımızda yer alan üçlüyü( atanmış; kaymakam-vali, seçilmiş; belediye başkanı, vatanı kurtaran ordunun temsilcisi; bölgenin komutanı) kimse unutmuş olamaz. Bu üçlü birlikte halkın arasında dolaşarak kutlarlardı bayramı. Neden artık asker yok bayramlarda?

Atatürk’ün vatan toprağını anlatması:

“Yurt toprağı! Sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk Milleti’ni sonsuza kadar yaşatmak için feyizli kalacaksın!”

Şimdi ne yapılıyor yurt topraklarına? Para ile satılmıyor mu yabancıya? Öyleyse, sonsuza kadar nasıl yaşanacak üzerinde?

Günümüzün yalancılarına, siyasetçilerine gitsin Atatürk’ün bu sözü de:

“Birbirimize daima hakikati söyleyeceğiz. Felaket veya saadet getirsin, iyi ve fena olsun, daima hakikatten ayrılmayacağız.”

Paldır küldür kendini aday ilan ederek başarı bekleyenin tutarsızlığını anlatmıyor mu bu sözü Atatürk’ün?

“Ben bir işte nasıl muvaffak olacağımı düşünmem. O işe neler engel olur diye düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı, iş kendi kendine yürür.”

Ya Atatürk’ün Türk ulusunun özelliklerini anlatması?

“ Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti, milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu gelişme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet (Matematik, Fizik, Kimya…gibi) ilimdir."

Türk ulusunu tanımlamasını da yineleyelim:

“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir."

Yine Atatürk’e göre, kendini Türk sayan herkes Türk’tür. Her Türk, kendine güvenir, ulusunu sever, Türklüğüyle de övünür. Bunu, Atatürk, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözüyle belleklere kazımıştır.

“ Türk demek dil demektir. Milliyetin en belirgin niteliklerinden birisi dildir.”

Atatürk, kurduğu ulus devlette vatandaşların bölünmesine karşıdır:

“ Kesinlikle bilmeliyiz ki iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır.” demiştir.

Atatürk’e göre vatanın bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı her şeyin üstündedir.

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” sözü yol göstericimizdir. Bu, devletin, tek bir kişi tarafından değil, ulusça yönetilmesidir. Böyle bir yönetim, Cumhuriyet yönetimi, Türk tarihinde ilktir. Hakan, padişah aradan çıkmıştır.

Şunu da unutmayalım. Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli Atatürk ilkeleridir.

1928’te, Yeni Türk Harflerinin Kabulünde Atatürk’ün dedikleri:

“Büyük Türk Milleti, bilgisizlikten, az emekle, kısa yoldan ancak; kendi güzel ve asil diline kolay uyan bir araçla kurtulabilir.”

Bu da bizlere verilen görev:

“Millete değer veren, milleti devletin yönetiminde söz sahibi yapan Cumhuriyet rejimini sonsuza kadar yaşatmak, hepimizin en önemli vatandaşlık görevidir.”

Vatandaşlık görevimizi yapıyor muyuz?

Ulusal bilinci yaşatan, geçmişimizi, kahramanlarımızı anarak kutlanan, genç kuşakları tarihimizle buluşturan, onurlandıran ulusal bayramlarımızı gerektiği gibi kutluyor muyuz?

Neden on yılı aşkın süredir bayramlar bayram gibi kutlanmıyor?

İptal ediliyor, halka duyurulmuyor, alanlara taşınmıyor. Atatürk anıtlarına çelek bırakmak bayram kutlamadan sayılıyor. İşin kötüsü bundan tek bir siyasetçi bile rahatsız olmuyor? Karınları, göbekleri açık, kolları dövmeli, Batı taklitçisi popçu konserleriyle işi götürüyorlar.

Bir de Anayasa’dan Türklüğü çıkaracağız diyebilenler 14 Mayıs’ta, Meclis’e seçtirildiler. Ne olacak bu gidişin sonu?

19 Mayıs’ın ertesi günü çıkan gazetelerin bayram kutlama haberleri saç baş yolduracak türden. Hem de ulusalcı geçinenlerin gazeteleri bunlar:

Samsun’da 19 Mayıs coşkusu: “Karsu konser verdi.”
Ankara’da 19 Mayıs coşkusu: “Sıla ve Ceza konser verdi.”
“Antalya’da Gülşen konseri.” “İzmir, Tunç Soyer'den Mabel Matiz ile coşkulu 19 Mayıs kutlaması!”
“Antakya Medeniyetler Korosu Van’da konser verdi…” Kimse buna ne alâka, kel alâka demesin. Gerçeklerimiz bunlar. Bölücülük sinsi bir hastalık gibi, içimize girmiş… Bayramların ruhu uçmuş…

Coşkuya bakın, hizaya gelin!

Haberler, duyurular böyle gidiyor…
*
Bayramların kutlanmamasıyla neleri yitirdiğimizi de bir görelim mi?

Bir kere bayramlar halka duyurulmuyor. Şimdilik isteyen okullarda hazırlık yapılıyor, gösteri yapacak öğrenciler ve onların aileleri bayrama katılıyor. Hepsi bu kadar.

Okulların geçit töreni yok, bayramda okulların katılımı engellenmiş, çocuklara bayrama gelme deniyor, okul tatil sana deniyor… Hem de bunlar yıllardan beri deniyor. Yeni kuşaklar bayramları bilmeden, yaşamadan büyüyorlar… Marşları bilmiyorlar. Türkülerimizden habersizler… Tek bildikleri, konsercilerin kıvırta kıvırta, inil inil söyledikleri aşk şarkıları, şarkı niyetine mırıldanmaları, dinleyenlerin de bunlara ayılıp bayılmaları…

Yeniden izlediğim bayrama dönersek:

Sora araştıra Demre stadında bayram kutlanacağını, başlama saatinin 9.30 – 10.00 arasında olacağını öğrendik. İlçede bayramın duyurusu yoktu. Bilgi ağında da aradık, bulamadık. Perşembe günü, eczacısından tutun gazete bayisine kadar ilçede her kesimden kişiye bayramı sorduk, kimseden yanıt alamadık. Gençlere sorduk, iş yerlerine sorduk… Kimse bilmiyor.

Ertesi sabah saat dokuz otuzda stattaydık. Alanın karşı tribünü bomboştu. Bu tarafta, protokol yanında birazcık kişi vardı, yerlerin çoğu boştu. Öğrencilerin bir kısmı alan dışında, bir kısmı alanın kıyısında dolaşıyorlar, görevliler ses aygıtlarıyla uğraşıyordu… Tören ne zaman başlayacak sorumuza, kaymakam teşrif edince dediler… Başlama saati bile belirsiz, kişiye bağlı bir tören…

Sonra:

“İlçe kaymakamımız tören alanına teşrif etmişlerdir.” duyurusu yapıldı. Teşrif etme, Arapça, gelme demek, gelerek şereflendirme anlamında. Bu eskimiş sözler yeniden gündemde demek ki…

Bayrama “Samsun’a ayak basmış kahraman bugün” diye başlandı:

"Bugün 19 Mayıs Gençlik Bayramı var!
Bugün Samsun ufkundan yeni bir güneş doğar.”

Sonra sanki bir asker, komutanına der gibi kaymakama programı arz etti sunucu:

“Sayın kaymakamım, tören programını arz ediyorum.”

Programda, ilk önce saygı duruşu, ardından İstiklal Marşı, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi, Gençliğin Ata’ya yanıtı, daha önceleri hiç duymadığımız “Şeref Çağrısı”, halk oyunları, şiirler, liseler arası (Özel Bil Okulları, Özel Ekol Anadolu Lisesi, Anadolu İmam Hatip okulu)bayrak yarışı, yarışmalarda kazananlara ödül verilmesi… vardı.

Görevlendirilen öğrenciler lise öğrencileriydi: Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi halk oyunları oynadı. Anadolu Lisesi öğrencileri bayraklı Türkiye’m gösterisi sundu. Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden, Özel Bil Okullarından birer öğrenci de şiir okudu. 80. Yıl Cumhuriyet Ortaokulu Beden Eğitimi öğretmeni saygı duruşunu yaptırdı. Karabucak Ortaokulu Müzik öğretmeni de İstiklal Marşı’nı söyletti.

“Gençliğe Hitabe’yi bir genç çok güzel okudu. Ata’nın yanıtını görevlendirilen büyük bir grup öğrenci Andımız’ı okur gibi okudular. Okutan öğrenci bir iki sözü, bazen bir tümceyi önceden okuyor, öğrenciler tekrarlıyordu.

Zeybek oyunu kızlı erkekliydi. Kızlar ayrı, erkekler ayrı oynadı.

Türkiye’m gösterisi tam bir bayrak şöleniydi. Elinde büyük bir bayrakla at sırtında alana giren genç epey ilgi çekti… Heyecan yarattı.

Binici, alandan çıkarken attan düşmese iyiydi. Herkesi üzdü. Alanda bayrak yarışında bir öğrenci sakatlandı, yere uzanıp kaldı. Bir kız öğrenci de gösteride bayılmış…

Program aralarında okunan Atatürk’ün gençlerle ilgili sözleri, Atatürk şiirlerinden bölümler de güzeldi.

Çocuklarını izlemeye gelenler, izleyiciler bir de dinlemeyi bilselerdi.

Açılıştaki Gençlik ve Spor İlçe Müdürü’nün konuşması da için de, söylenenleri pek dinlemedi gelenler, bir uğultudur sürdü gitti…

Sözler güzel, hazırlıklar güzel, sunuşlar güzeldi. Bir ara Atatürk’ün sesinden verilen Onuncu Yıl Nutku’ndan bir bölüm çok güzeldi:

“Büyük Türk milleti!
On beş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiç birinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medenî âlem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!”

“Atatürk Diyor ki” bölümünde okunan sözler de güzeldi:

“Gençler, benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum.”

*
Tüm bu gösteriler kimlere yapıldı? Bir avuç kişiye. Görevli öğrencilerin yakınlarına.

Binlerce okul çocuğu, çocuklarımız, gençlerimiz tek burada değil, tüm yurtta, bayramı görmediler, izlemediler, bu havayı yaşamadılar, bu sözleri, güzel şiirleri dinlemediler…

Şimdi biz bayram mı kutladık, bayram kutlarmış gibi mi yaptık? Halkın katılımı olmadan, coşkusuz, öğrencisiz bir bayram…

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı!

Gençlerimiz popçu konserlerine bırakılıyor. Ulusal bayram nedir bilmiyorlar, bayramlar öğretilmiyor, yaşatılmıyor! Marşlar dinlenmiyor! Dinletilmiyor!

Küresel çeteye tutsak ediliyoruz! Ulusal duygular bilerek köreltiliyor.

Bu yıl son!

Bu son bayram!

Feza Tiryaki, 23 Mayıs 2023

Ek bilgi: Yazıda geçen Atatürk’ün sözleri “İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük” ders kitaplarından alındı.(1981, 1991 basımlı)
Ek:
Gençliğin Atatürk’e Cevabı
Ey Büyük Ata,
Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçisiyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır. İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir. En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir. İstiklâl ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar, en modern silahlarla donanmış olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, ulusal birliğimizi ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaktır. Çünkü, bu aziz vatanın toprakları üzerinde yetişen azimli ve inançlı Türk gençliği, dökülen temiz kanların ve Cumhuriyet devrimlerimizin aydın ürünleridir. Vatanın ve milletin selameti için her zorluğa iman dolu göğsümüzü germek, gerçek amacımız olacaktır.
Ey Türk’ün büyük Ata’sı!
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.
Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.
Türk Gençliği