Televizyon’da Adana çevresinde bulunan kaleler ve köprüler gösteriliyor.
Televizyon’da Adana çevresinde bulunan kaleler ve köprüler gösteriliyor. Binlerce yıllık eserler bunlar. Camiler ve kervansaraylar da öyle. Müzeleri dolduran süs eşyaları da. İnsanlar binlerce yıl önce kentleri ve kaleleri tasarlamış. Taşların üzerine, dağların başına öyle şeyler kondurmuşlar ki ağzınız açık kalır.
Kale mimarisi eskiden beri beni benden alır. İnsanlar önce kaleyi yapacakları yerleri buluyor. Sonra onun üzerine oranın doğasıyla öyle barışık bir kale planı çiziyorlar ki hayret ediyorsunuz. Sonra kaleyi yapmaya başlıyorlar. Bilmem nerelerden taş getiriyor ve başlıyorlar emek çekmeye. Bir ipekböceğinin kozasını ya da örümceğin ağını ördüğü gibi en ufak bir hataya izin vermeden çalışıyorlar. Dimdik, dümdüz ve etli mi etli bir kale gövdesi. Güzellik, dayanıklılık ve kullanışlılık o eserlerde zirvede. Bu işi yapanlar işlerini sevmeseler ve önemsemeseler bu kadar güzel bir iş çıkaramazlar. Bazen bir duvarda, bazen bir kilimde, bazen başka bir eşyada… Ama her zaman ve her halde mükemmellik kaygısı var. Yani savaş var, kıtlık var, hastaydım, moralim bozuktu, yoksuldum gibi mazeretlerin hiç biri yok.
Aynı durum camiler ve konaklar için de söz konusu. Caminin ille de bir Mimar Sinan camisi olmasına da gerek yok. Özgün olması yeterli. Ve her sanatkâr özgün olanın peşinde. Çünkü onlar zamana ancak böylece tutunabilir.
Sanatın ilk şartı yaptığı işi sevmek. Onu düşünmek ve zamana ancak bu yolla tutunabileceğinin farkına varmak. Herkes bozabilir, yıkabilir, zararın een katmerlisini verebilir. Ama yapmak, yaşatmak, yüceltmek dendi mi onu ancak insan kumaşından dokunmuş olanlar yapabilir.
Müzeler zamana meydan okuyan sanatkarların eserlerinin sergilendiği yerler. Doğa elbette güzel. Ama insan elinin değdiği yerler de onlardan geri kalmaz. İnsan doğa ile barışık şeyler ürettiği zaman büyüyor ve devleşiyor. Doğaya rağmen, onu bozarak bir şey ürettiği zaman da küçülüyor ve mikroplaşıyor. Dokunduğu her şeyi yaralıyor, kanatıyor, kangıran haline getiriyor.
SOMSÖZ: İNSANOĞLU, ZAMANA ANCAK SANATLA MEYDAN OKUMUŞTUR.