2023 yılının Ocak ayında Anamur’da yaşlılarla otururken biri gelip, “Cemaatinize bereket!” dedi. Halk edebiyatı konusunda kulağım deliktir. Ama böyle bir dua duymamıştım. “Ne demek bu?” diye sordum. Dediler ki “Çoğalın! Eşiniz dostunuz, hısım akrabanız, çoluk çocuğunuz çok olsun! Onlarla dirlik ve huzur içinde yaşayın!” demektir.

Ne güzel!

Halk genelde yaptığı işlerin, söylediği şeylerin çoğunu otomatik olarak yapar. Üstünde fazla düşünmez. Bu o davranışların ve sözlerin üçüncü boyutunun olmadığı anlamına gelmez. Aksine geleneksel olan her şey zamanın süzgecinde damıtılmıştır. Bu yüzden bizim aydınlarımıza büyük görevler düşüyor. Türk milletine ait olan her değeri yoklamak, onlardan yeni anlamlar çıkarmak, onlara yeni anlamlar yüklemek, onların ışığında yeni ufuklara yelken açmak. Aksi takdirde her şey gibi milli kültürün değerleri de yıpranıyor, yerini popüler kültür alıyor. Tıpkı geleneksel yemeklerimizin yerini kayıntı (fastfood) kültürünün, güzel geleneklerimizin yerini kim kime dumduma davranışların aldığı gibi.

Sayfamı izleyenler bilirler, ben türkülerimizin izinden giderek onların arka bahçelerinde gözüme ilişen duyguları, düşünceleri yazıyorum. Bazen sözcüklerin izinden giderek onlara yüklenebilecek yeni anlamları yokluyorum. İlk kez duyduğum sözcükleri, atasözlerini, fıkraları ve deyimleri kayda geçirmeye çalışıyorum. Bazen yaylalarımızı yazıyorum. Dikkat ediyorum, bazı arkadaşlarımız bazı kişileri yazıyor. Bunların hepsi yarına kalacak miraslar. Ayak izleri. Ve herkesin bu ülkenin, bu milletin mirasını geliştirmeye güzelleştirmeye hem hakkı var, hem de sorumluluğu.

Yani ille de akçeli işlere bakıp karnımızı doyuracak şeyler kazanmakla yetinmemek gerek. Çocuklarımıza sadece ev, dükkân, tarla, bağ bahçe ve bankalarda şişkin hesaplar değil, onların kafasını ve gönlünü de doyuracak bilgiler bırakmak gerekiyor. “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” diyen Atatürk, tam da bunu kastediyor, bunu istiyor.

Dini gelenek yüzyıllar boyunca ayetlerin, hadisler ve sünnetlerin içini doldurmak için uğraşmış. Bunların içini doldurmak için İsrailiyat denen birçok uydurma şeyler yazılmış. Adam öyle anlatıyor ki Allah’ın yanındaymış, Allah’ın niyetini okumuş gibi. Bunlar menkıbe, efsane desen değil. Çünkü halk edebiyatı ürünleri olan efsane, destan, menkıbe gibi türlerde, anlatılanlara inanılır. Dinleyenlerin de inanması beklenir. Ama bizim hocaefendiler sanki Allah’ın, peygamberin, sahabelerin yanından gelmiş gibi anlatıyorlar.

Öte yandan halk edebiyatımız yani milli kültürümüzü taşıyan sözler, davranışlar kesintiye uğramış durumda. Yeni kuşaklar bu kültürel değerlerimizin en güzellerini bile banal, yaşatmaya değmez buluyor. Ne yapalım? Biz kültürel değerlerimizi devşirecek ve onların akla baliğ olmalarını bekleyeceğiz. Yoksa kötü paranın iyi parayı kovduğu gibi popüler kültür denen gelgeç değerler de bizim senelerin yüzyılların süzgecinden geçmiş değerlerimizi gömecek.

Cemaatinize bereket!

SOMSÖZ: GELENEKLERİ BİLMEK VE GELECEK KUŞAKLARA TAŞIMAK LAZIM.