Antalya’nın Kumluca ilçesinde yaşanan “Aden Kids Oyun Yeri” olayı, sadece yerel bir işletmenin kapatılması değil, bürokrasinin vatandaş karşısındaki tutumu ve idari denetimlerin hukuk sınırlarında kalıp kalmadığı açısından da ciddi soruları gündeme getiriyor.
Bir iş yerinin, "eğitim veriliyor" gerekçesiyle mühürlenmesi ilk bakışta sıradan bir idari işlem gibi görünebilir. Ancak detaylara indiğimizde tablo karmaşıklaşıyor. İşletme sahibi Hasan Uğurel’in açıklamalarına göre; ruhsat başvurusuna rağmen bürokratik engeller, imar yasağı ve denetim süreçlerinin keyfi işleyişi bu kararı tartışmalı hale getiriyor.
En dikkat çeken hususlardan biri de arama kararı olmadan bir kamu görevlisinin işletme içindeki dolapları kontrol ettiği iddiası. Bu, yalnızca mülkiyet hakkı ihlali değil, aynı zamanda kişisel verilerin korunması ve özel yaşamın dokunulmazlığı gibi anayasal hakların da sorgulanmasına neden olur.
Sosyal Hizmetler Müdürlüğü yetkililerinin apartman sakinlerine kapı kapı dolaşıp “Buraya hâlâ çocuk alınıyor mu?” şeklindeki sorularla bilgi toplamaya çalışması da hukuki açıdan tartışmalıdır. Denetim mi, yoksa yargısız infaz mı?
Tüm bu sürecin sonunda ortaya çıkan sonuç sadece bir işletmenin kapanması değil. Çocukların oyun oynayabileceği bir alanın mühürlenmesiyle aslında toplumun en masum kesimi, yani çocuklar cezalandırılmış oluyor.
Bu olayda kaybeden yalnızca Hasan Uğurel değil; güven ortamı zedelenen vatandaş, keyfi işlemle karşı karşıya kalan işletmeci ve çocukların oyun hakkı da bu kararın gölgesinde kalıyor.
Sahi, kim kazanıyor böyle bir uygulamadan?