(Depremde ve öteki güncel olaylarda fazla kalem oynatmak imkanımız olmadı. Bunda biraz gezgin olmamızın ve bu yüzden olayları yakından izleyemememizin payı var. Siyasi konularda kalem oynatmayı pek sevmiyorum. Çünkü bu konuda sosyal medyada fink atanların okuduğu kitap ve yazı, bizim bir günde okuduğumuz kitap ve yazı kadar yoktur. Ama düşünce beyan etme haklarına saygımız var.)

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener 3 Mart Cuma günü aday belirleyecek masadan ayrıldı ve zehir zemberek bir demeç verdi. 6 Mart günü tekrar döndü ve kaldığı yerden devam etti.

Bir kişinin hareketlerini yorumlamak için onun kafasının ardında yatan düşünme tarzını çözmek gerekir. Bunu da konuşmalarından, davranışlarından anlayabiliriz. Kendi adıma Meral’i yakından tanımıyorum. Ama onun bu davranışlarını çözümlemeyi -en azından- denemek istiyorum.

Altılı masanın çalışmaları bir yıldır sürüyor. Masanın iki büyük ortağının oyları gösterecekleri adayı Cumhurbaşkanı seçmeye yetmiyor. Bu yüzden AKP’den ayrılmış iki kişinin kurduğu Gelecek ve Deva Partileri ile Milli Görüş temsilcisi Saadet Partisi ve Demokrat Parti ile de birlikte yürümek gereğini duydular. Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin oyları yüzde 1 bile tutmuyor. Ama sistemin mantığı (%50+1) gereği herkes herkese muhtaç.

Bu süreçte biz gazete yazılarını ve haberleri olabildiğince izlemeye çalıştık. Bunların hepsinin darasını firesini düşmek gerekirdi. Düştük. Tabii kendimizce.

Meral Hanım büyük ortak CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını (doğal olarak) istemesine karşı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanamayacağını düşünüyor, onun yerine Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu ikilisinden birinin Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesini istiyordu. Ama son toplantıya kadar bu düşünceleri sadece ima yollu dile getirmişti. Açıkça dile getirmemişti. Pazarlıklar sırasında dile getirip iş ciddiye binince yüksek sesle dile getirmiş ve ret cevabı almış olmalı ki masayı devirdi.

Masayı devirirken de şık olmayan şeyler söyledi. Altılı masayı “Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını tasdik ettirmek için kurulmuş bir noter masasına” benzetti. Tabii restleşmenin olduğu kumar masasına da. Yani bir çeşit rest çekti.

Masanın dağılması da bu restleşme doğrultusunda oldu.

Meral Hanım masayı devirdikten sonra da ağzı olan konuştu. Herşey söylendi. “Dansöz” bile dendi.

Bu sosyal medya acayip bir alan. Orada en ağza alınmayacak şeyler söyleniyor, kulaktan dolma, tek boyutlu düşünceler sere serpe dile getiriliyor. Tam anlamıyla “Padişaha bile söverler” sözünde çizilen tablo. Siyaset biraz da onun için “kaygan zemin” oluyor.

SÜRECEK