12 Ekim Çarşamba günü Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezi’nde Mustafa Cengiz Çöpelli kardeşimizin nefes alıp verme ile ilgili bir konuşması vardı. Gidip iki saat boyunca gözümüzü kırpmadan izledik.
Salonun aşağı yukarı yarısı doluydu.
Cengiz Çöpelli kardeşimiz Antalya Kent Konseyi üyesi imiş. Kendisi Nazilli Öğretmen Okulu mezunudur. Yani öğretmendir. Ama Antalya Organize Sanayi’inde otomobil parçaları ticareti ile uğraşır. Büyük bir işletmesi var. Bir yandan ticaretle uğraşırken bir yandan da mensup olduğu toplum için bir şeyler üretmeye çalışıyor. Akdeniz Üniversitesi’nde 3-4 yıl önce kurulan Geriatri (Tazelenme Üniversitesi) bölümü ile işbirliği yaparak orta yaş üstü ile ilgili çalışmalara katkı yapıyor. Kendisi de 60 yaş üstünde olan Çöpelli hoca emekli olup yaşamının geri kalan kısmını kaliteli hale getirmek isteyen kişilere yardımcı olmak istiyor.
Antalya’da Nazilli Öğretmen Okulu’nu bitirmiş ve emekli olmuş geniş bir kitle var. İlçemizde bile aynı okulu bitirmiş kişi on kişiden fazla. Ben de o okulun mensubu olmaktan dolayı gururluyum.
Nefes alıp verme ile ilgili çok önemli bilgiler olduğunu duyuyordum da önemsemiyordum. Bir nefesçik işte diye geçiştiriyordum. Halbuki Kanuni’nin de dediği gibi cihanda bir nefesçik bile büyük bir devletmiş. Konuşma iki saat sürdü. Meğer nefes almayı bilmek ne kadar önemliymiş ve ne kadar çok ayrıntısı varmış.
Kişisel gelişim denen bilgiler batıda çok önce başlamasına karşın bizde 20. Yüzyılın son çeyreğinde başladı. 40-50 yıldır ivme kazanarak devam ediyor. Gerantoloji bölümü Akdeniz Üniversitesinde 3-4 yıl önce açıldı. Bizde yaşlıların ömürlerinin son dönemini nasıl geçireceklerine dair pek bir bilgi yoktu. Halbuki böyle bir alanın olması gerekiyordu. Çünkü 60 yaşını geçen kişiler bedensel bakımdan biraz yorgun olsalar da zihinsel bakımdan olgunluk dönemlerini yaşamaktadır. Onların hem yaşamaktan alacakları tat, hem de topluma verebilecekleri şeyler katlanmaktadır. Tabii yaşlanmayı bilirlerse. Bunun için Cengiz Hoca “ahir-i ömrünüzde ya yaşlı bir tekaüt olacaksınız, ya da bilge bir yurttaş” diyor. Kendisi byük bir işin başında olmasına rağmen topluma da bir şeyler sunmak için araştırıyor, soruyor, okuyor, yazıyor, toplantılar düzenliyor ve toplantılara katılıyor.
Nefesi ağızdan değil burundan alıp vermek gerekir diyor Hoca. Çünkü burun havayı bedene en yarayışlı olacak biçimde düzenliyor. Kuruysa nemlendiriyor, nemliyse nemini ayarlıyor. Sıcaksa soğutuyor, soğuksa ısıtıyor. O kadar mı? Değil. Tozundan mikrobundan ayıklıyor. Dış dünyadaki kokular aracılığıyla bizi uyarıyor. Güzel kokularla ruhumuzu şenlendiriyor, kötü kokular varsa bizi uyarıyor. Burnumuzun beynimizle olan bağı çok güçlü. Beynimiz oradan gelen kokularla bedenimizin hormonal durumunu denetliyor.
Doğru nefes almayı öğrenerek kasınçtan (stres) uzak, çevremizdekilerle barışık, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam sağlayabiliriz.
Aslında iki saatlik bir konuşma dört sayfalık bir yazı. Ama insanımız uzun yazıları okumuyor.
SOMSÖZ: KEŞKE SİZ DE ORADA OLSAYDINIZ.