Eskiler uçlarda olmayı pek doğru bulmaz, teenni isterlerdi. Herşeyin azı karar, çoğu zarardı onlara göre. Az ye, az uyu, az gül, az konuş…

Uçlarda olmak benim de pek dilediğim bir şey değildir. Ama hayatını uçlarda yaşayan insanlara da saygı duyarım. Tembelliğin gözüne vuranlar da, işi gücü çalışmak olup bunun için eşini dostunu hatta sağlığını ihmal edenler de saygıya layıktır bence. Çünkü uygarlık yolunda asıl hizmet edenler bunlardır. Ne diyordu mandıra filozofu? Uygarlığa asıl katkıyı tembeller yapmıştır. Çünkü işi bilen ve işe gitmeyen onlardır.

Canını tehlikeye atarak dağlara tırmananlar, coşkun sularda salcılık (rafting) yapanlar, mağaraların derinliklerinde keşfe çıkanlar… Kısacası arı kovanına çomak sokmayı göze alabilenler. Maceraperestler. İnsanlık bugüne kadar ne bulduysa bunların sayesinde buldu.

Bizim eğitimde bir teknoloji tasarım dersi vardı, kaldırdılar. Bir ara her çocuğa Zihni Sinir proceleri yapması öneriliyordu, sonradan vazgeçildi. Geriye ne kaldı biliyor musunuz? Çocuklar özgür olsun! Büyükler de öğretmenler de, okul idareleri de çocuklara karışmasın… Sonuç? Sonuç, evde tembellik yapan, tütün içen, kendi yerine zoom’da başkalarını sınava sokan, bilgisayar oyunları için babasını büyük masraflara sokan bir sürü. Bunların ne kütüphanelerde, ne laboratuarlarda, ne de dağda taşta işi var. Yerler, içerler, s.çarlar. Marka kullanırlar. Hava atmayı severler. Kendilerine konfor sağlayacak şeylerin kaynağına falan bakmazlar. “Haram helal ver Allah’ım/ Hoca kulun yer Allah’ım” der gibi davranırlar. Üretmeden tüketmek isterler.

Bazı yarışmalar yapılıyorsa da dostlar alışverişte görsün diye yapılıp ödüller veriliyor. Ama bu kuşağı hiçbir ödül uyandıramaz.

Bu yazı umutsuz bir yazı oldu. Ama hangi öğretmene sorsak umut vaat etmiyor. Gördüğümüz gençler de çok iddialı değil.

SOMSÖZ: İNŞAALLAH YANILIRIZ.

Dişlice tırnak çevresindeki derilerde kalkma