BİR CUMHURİYET KONSERİ 1

Bu yıl Cumhuriyet bayramının 101. Yılını kutladık. 31 Ekim akşamı Mehmet Akif Ersoy Kültür salonunda Kumluca Belediyesi Türk Müziği Topluluğu’nun bir konseri vardı. Ardından gene Kumluca Belediyesi Anadolu Halk Dansları Topluluğu’nun danslı ve canlandırmalı bir gösterisi vardı. Ona katıldım. İki etkinlik, saat 20.00’de başladı, 22.15’te bitti.

Konserin adı, “İstiklal Yolu’ndan Cumhuriyet’e;” ana teması, “İnebolu’dan Ankara’ya İstiklal Yolu”ydu. Konserden sonra dans öğretmeni Bayram Ergin Hoca’nın koreografisini kendisinin yaptığı kendi grubunun İstiklal Savaşı temalı dans gösterisi vardı.

Konser topluluğunda Finike ve Kumluca’dan kişiler vardı. Kalabalık bir topluluktu. Çalgıcılar da yeterliydi. Sahnenin ardındaki ekranda hem türkülerin sözleri hem de anlatılanlara uygun resimler vardı.

Yıllardır bize İstiklal Savaşı’mızın İstanbul, İzmir, Ankara, Sakarya, İnönü, Kütahya, Antep, Maraş ve Urfa ayağı anlatıldı. Bugüne kadar savaşın Kastamonu İnebolu’dan Ankara’ya doğru giden yol anlatılmadı. O yolda kadınlar, sakatlar, yaşlılar, çocuklar üç koca yıl boyunca karda, yağmurda Küre ve Ilgaz dağlarını aşıp Sakarya’ya kağnı kolları ile silah, cephane ve insan ulaştırdılar.

İstiklal Savaşımızı küçümseyen ve Cumhuriyet’in kazanımlarını inkar eden geniş bir kesim var. Bunlar okumayan, duymayan ve dinlemeyen bir kesim. Kimisi saltanatçı, kimisi hilafetçi...

Kağnı kamyonu bu savaşta yendi ve eli kolu bağlanmış bir ulus tüm zincirlerinden kurtulup bağımsızlığına kavuştu.

İbrahim Hoca’nın yaptığı bu etkinlikte her şey yerli yerindeydi. Koro eskiden beri görevini layıkıyla yerine getiriyor. Bu seferki etkinlikte canlandırma (dramatize) yapanlar da çok başarılıydı. Canlandırmada konu gereği kadınlar öne çıkmıştı. Paşa’nın neden Cumhuriyeti ilan ettiğini ve kadınlara niçin önemli haklar verdiğini bir kez daha anladım. Eğer Cumhuriyet ilan edilmese de eski yönetim sürseydi kadınlara verilen hiçbir hak verilmediği gibi bizi uygar dünya ile bütünleştiren hiçbir devrimi de yapmak mümkün olmazdı. Çünkü 100 yıl sonra bile “Kadının sokakta işi ne? Evinde oturup çocuk baksın” diyen zihniyet hâlâ dimdik ayakta. Batı dünyası ile ilişkileri değil İslam dünyası ile ilişkileri öneren zihniyet de dimdik duruyor.

İbrahim Hoca’nın ve ekibinin yaptığı bu etkinlik, bana Cumhuriyete giden yolun İnebolu’dan geçip Kastamonu’ya, oradan Çankırı’ya ve Ankara’ya geldiğini bir kez daha anlattı. Türk kadınının yerlerde sürünmeye değil başlar üstünde taşınmaya layık olduğunu bir kez daha hatırlattı. Bizim bu kutsal savaşı sadece askerler ve siyasetçilerle değil, genç yaşlı, sağlam sakat, kadın erkek milletçe kazandığımızı bir kez daha anladım. Sadece insanlar da değil, hayvanlar ve cansız varlıklar da savaşın kazanılmasını istemişler ve başarmışlardı. Ve böyle bir savaş İbrahim Hoca’nın ürünü bir destanla dile gelir, taçlanırdı.

Topluluk her zaman olduğu gibi bu sefer de salonu doldurmuştu. Herkes heyecanlı ve coşkuluydu. Ben Cumhuriyetin 101. değil, 1. yılını kutladığımızı düşünmeden edemedim. Çalanlar da, söyleyenler de, oyuncular da, izleyenler de Cumhuriyetin bize sunduğu kazanımları ta yüreklerinde hissetmişlerdir muhakkak.

SOMSÖZ: CUMHURİYETE LAYIK OLMALIYIZ.

SÜRECEK