Orhan Burian 80 yıl önce yazdığı bir yazıda bizde eleştiri olmamasından yakınıyor ve böyle bir ortamda edebi eserin kalitesinin yükselmesinin mümkün olmadığını söylüyor.

Aşağı yukarı birçok yazar bu durumdan yakınmıştır. Hem de sadece edebiyat ve sanat alanında değil, siyasi, toplumsal ve bilimsel alanlarda da aynı kabızlık vardır.

Günümüzde olduğu gibi eleştiriye muhatap olan herkes bunu kendisine karşı yapılmış büyük bir düşmanlık olarak algılıyor. Halbuki her şikayet bir hediyedir. Hayatım boyunca birçok dostum kendilerine karşı yaptığım bir yanlış yüzünden çevremden sessizce uzaklaştı. Halbuki yanlışlarımı yüzüme karşı söyleseler, benimle cedelleşmeyi göze alabilselerdi gerçek dost olduklarını fark eder, özür dilerdim. Aynı yanlışı başka yerlerde yapmaktan sakınırdım.

Bizde eleştiri değil yağcılık ve yalakalık var. Yani “Körlerle sağırlar birbirini ağırlar.” “Barika-yı hakikat müsademe-i efkârdan doğar” (Gerçeğin şimşekleri düşüncelerin çarpışmasından doğar) diyen kişi bundan 150 yıl önce yaşamış olan Namık Kemal’dir. Son zamanlarda gördük bizdeki eleştiriler şeyhin ya da liderin sözüne göre aşırı uçlarda kolan vuruyor. Bir düşüncenin bir davranışın iyi ve kötü yanları yoktur. Ya harikadır ya da berbat. Bizdense harika, karşı taraftansa berbat. Ya alkışlarız ya yuhalarız. Böyle bir ortamda –Namık kemal ustanın deyimiyle- ne şimşek olur, ne yağmur, ne de bereket…

SOMSÖZ: BÜYÜK İNSANLARIN ELEŞTİREBİLEN DOSTLARI VARDIR.