Öç nedir? TDK sözlüğü bu sözcüğün anlamını şöyle karşılamış: Kendisine karşı yapılmış olan kötü bir davranışı ya da söylenmiş olan kötü bir sözü cezalandırmak için içten içe taşınan, aynı biçimde bir kötülükle karşılık verme isteği.

Öcünü almak” ise kendisine, ailesine ya da mensup olduğu topluma karşı yapılmış kötü bir davranış ya da düşüncenin cezasını vermek.

İnsanlığın ilkel zamanlarından beri içinde taşıdığı, uğruna çok şey verdiği bir kavram hakkında bugün neler söylenebilir? Ya da bu konuda yazmak gereği niçin duyulur?

Bilmiyorum, bilemiyorum. Ama yazmak gerekiyor. Yazmak gerekiyor çünkü tarihi konuları işleyen dizilerin yanında güncel konuları işleyen dizilerde de bu duygu başı çekiyor. Öyle ki öç duygusu kutsallaştırılıyor.

Gençlik yıllarımızda “Kana kan, intikam!” diye bir slogan vardı. O zamanlarda Rusya, Ermeniler, Yunanlılar ve Amerikalılar geçmişte bize kötülükler yapmış uluslardı. Bunlara karşı öç duyguları gütmek milliyetçiliğin ilk koşulu idi. Bunlara öç duygusu beslemeyenlerin Türklüğünden kuşku duyulurdu. 12 Eylül öncesinde aynı duygu mahallemizde birlikte büyüdüğümüz, oturup kalktığımız kişilere yönelmişti. Birbirimiz için kardeş ya da arkadaş deyimini kullandığımız takdirde cibilliyetimizden kuşku duyulurdu.

Televizyonlarda gösterilen “Destan” adlı dizide de öç kutsallaştırılıyor, uğruna ordular kaldırılıyor, insanlar kırılıyordu. Dahası orada kırılan insanlar, “Senin öcünden bana ne!..” demiyor, güle oynaya başka insanlarla savaşa gidiyorlardı.

Günümüzde de siyasiler üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri söylüyor ve insanları geçmişteki olayların öcünü almaya çağırıyorlar. İnsanlar da canlarını ve mallarını bu öç için seferber ediyor. Karşısındaki kişi kardeşi bile olsa, durum değişmiyor.

Vakt u zamanında biz siyasilerin gazlarına kandık ve eşimizi dostumuzu taciz ettik. Bu yüzden bir nesli iğdiş ettik. Kimi kolunu yitirdi, kimi özgürlüğünü. Kimi geleceğini yitirdi, kimi canını ve malını. Ama günümüz insanının artık bu türden gazlamalara itibar etmemesi, duygularını kullanacak yerde aklını kullanması gerekiyor.

Kişisel gelişim kitaplarında öç duygusunun ilkel bir duygu olduğu ve insanı canavarlaştırdığı söylenir. Üstelik bu duygu, önce sahibini tüketir. Kemal Sunal’ın bir filminde anası oğluna evlenebilmesi için önce babasını öldüren aileden öç almasını istiyordu. Sunal da tabii tatlı tatlı dalgasını geçiyordu.

Siyasilerin safları sıklaştırmak, böylece koltuğu garantiye almak için eski defterleri karıştırdıkları, vatandaşların arasını bozdukları söyleniyor. Hayali düşmanlar icat ediliyor ve karşı tarafa yapılan zulmün kılıfı hazırlanıyor.

21. Yüzyılda bunlardan medet ummak komik. Ama vatandaş gaza gelip bunları alkışlarsa daha kalkınmayı da huzuru ve barışı da çok bekleriz.

SOMSÖZ: HUZUR DA REFAH DA ÖÇTE DEĞİL, BARIŞTADIR.