Bahar geliyor. Papatya mevsimi. Baharın öteki adı papatya olmalı. Kırlara çıkanlar, dağlarda, tarlalarda, ağaç diplerinde, kaya kovuklarında papatyalar görürler.
Genelde yaprakları beyaz, ortasındaki bölüm sarıdır. Her yanı altın sarısı ve biraz daha irice olanları da görülür. Doğanın cömertçe sunduğu güzelliklerin en üstünü papatyalardır bence. Kısa bir sap üzerine oturan bu narin çiçek o kadar çok ve o kadar gürbüzdür ki rengi ve kokusuyla insanın aklını başından alır.
Papatya öyle özel bir çiçektir ki insanlar onu saksılara koyup terbiye etmiş, birçok rengini yetiştirmiş, iri ve görkemli çiçekler elde etmişlerdir.
Utanmayalım. Papatyalarla dolu bir yere gidip onların arasına uzanalım. Doyumsuz kokularını içimize çekerken ilkbaharı bir kez daha, on kez daha iliklerimizde duyumsayalım ve onun öyküsünü dinleyelim:
Papatya güneşin kızıymış. Renginin bazen sarı, bazen de apak olmasının nedeni oymuş. O, bahar güneşinin bütün renklerini içermiş. Bildiğiniz gibi güneş de sabah ve akşam saatlerinde kan kırmızı, altın sarısı, öğle vakti de göz kamaştırıcı bir aktır. Bu kız tüm kız çocukları gibi babası güneşe sevdalıymış. Siz onları güneşe yönlerini dönmüş, esen yelde ırgalanırken gördünüz mü hiç?
Arılar papatyaları neden sık ziyaret eder bilir misiniz? Çünkü güneşten haber getirmişlerdir. O haberleri papatyanın kulağına fısıldarlar. Gerçi papatyalar her daim güneşi gözetler. Onu sever, okşar, uzaktan ona el eder. Ama güneşin de onlara gizli sözleri vardır. O sözleri arılarla gönderir. Arıdır, her papatyayı gezer, onların kokusunu ve özsuyunu bir ana gibi içine çeker, onlara ninniler söyler ve neşeyle oynamalarını izler.
Papatya tüm çocuklar gibi arı anayı ve güneş babayı görmedikçe, gülüp oynamaz. O doğanın bir harikasıdır. Cımıcık (azıcık, küçücük) tohumdan çıkar, cemrenin havaya, suya ve toprağa düştüğünü, havaların ısındığını, baharın gelip gelmediğini, bulutların yağmura dönüp dönmeyeceğini bizlere haber verir. Keyifli zamanlarında kırları baş döndüren kokusuyla ağzına kadar doldurur. Yellerle eğlenir, böceklerle sevinir, güneşle ısınır. Bir kayanın kovuğunda bile mutlu olmayı bilir.
Ben saksılarda yetişmiş terbiyeli ve makyajlı olanları değil, kırlarda yetişenleri seviyorum. Küçücükler. Ama binlerce, yüz binlerce. Sarısı sapsarı, beyazı bembeyaz. Kokusu, canotu.
Birgün yolunuz kırlara düşer, yüzükoyun uzanıp papatyalara uzun uzun bakarsanız, onların sırrına erebilirsiniz belki. Kimbilir arıların kulaklarına çimildediği (fısıldadığı,) yellerin ve öteki böceklerin onlara söylediği sırlardan bazılarını size söyleyiverirler.
El açalım! Kulak verelim! Amin diyelim!
Yaratan hepinize papatyalar gibi güzel, neşeli ve mutlu bir ömür versin! Onlar gibi küçük şeylerden mutlu olmayı bağışlasın! Onlar gibi doğayla kucak kucağa, çiçeklerle, böceklerle, yellerle, güneşle barışık olun! Eşiniz, işiniz ve çocuklarınız çiçek gibi olsun!
SOMSÖZ: AMİN!