ŞARKIŞLA, AŞIK VEYSEL VS.

19-22 Ekim tarihleri arasında İstanbul Yenikapı’da Sivaslılar günü vardı. 21 Ekim Cumartesi günü ben de yolumu Yenikapı’ya düşürdüm. Ne yalan söylemeli niyetim Sivas’ta ve Şarkışla’da aşıklık geleneğine dair biraz konuşup bilgi almak, böylece Aşık Veysel’in ruhunu şad etmekti.

Bu yıl UNESCO tarafından Aşık Veysel yılı ilan edildi. Ben Aşık Veysel’in sadık bir müridiyim. Bence Veysel çorak bir toprakta açmış bir güldür. Hem de katmerli güller açan bir gül. Anadolu’nun binlerce olumsuzluk barındıran bir köşesinde kör ve ümmi bir kişi bir ses salıyor ve bütün dünya o sese kulak veriyor. Bu kişi hem zayıf, kısa boylu, yüzü çiçek bozuğu bir kişi hem de o çevrede öteden beri hor görülen Alevi köyünden biri.

Tüm bunları göz önüne alınca güzel bir insan olmak için ne soylu, fidan boylu olmak, ne Avrupalarda okumak, ne de kaliteli okullarda okumak gerekir diye düşünmeden edemiyorum. Güzel duyan, güzel düşünen ve güzel davranan bir insan olmak ancak insan evladına yakışıyor.

Aşık Veysel hakkında birçok yazı okudum. Onun türkülerini dinledikçe insandan ümidi kesmenin ne büyük bir günah olduğunu düşünüyorum. Çünkü Veysel’in türküleri sade kendisi tarafından icra edilen türküler değil. Onun türküleri farklı kişiler tarafından birçok formda tekrar tekrar yorumlandı. Sadece TRT radyolarında değil, müzikle bağı olan her mahfilde dile getirildi. Hem sözüyle, hem sazıyla, hem de yaşantısıyla örnek alınacak bir kişiydi Veysel. Yaşantısıyla en umutsuz zamanlarda bile insanın içini umutla dolduran bir kişilikti.

Azerbaycan’da “İki Zirve Arasında” adlı bir şiir antolojisi yayınlanır. Zirvenin biri Yunus Emre’dir, öteki Aşık Veysel. Bu iki kişilik de Anadolu’da yaşamıştır ve Azerbaycan’da bile Türk şiirinin iki zirvesi olarak kabul görmüştür. Her ikisi de Anadolu Türkçesinin zirvesidir.

Bir ara okulumuza bir Sosyal bilgiler öğretmeni atanmıştı. Nerelisin diye sorunca “Sivas’ın Şarkışla ilçesinden…” cevabını aldım. Ben, “Seninle Aşık Veysel konuşuruz” deyince ne cevap verse iyi… “Biz ona Kor Veysel dirik. Bizim çocukluğumuzda Şarkışla’da dolaşırdı…” dedi. Ben de ona içimden, “Veysel mi kormüş? Siz ondan çok daha korsünüz?” dedim.

Bu gidişimde Şarkışla ilçesinin standında bana Veysel’i değil de Muhsin Yazıcıoğlu’nu methetti biri. Ben “Muhsin siyasidir. Seveni vardır sevmeyeni vardır. Ama Aşık Veysel öyle değildir. O Şarkışla’nın yüz akıdır” diyecektim ki konuşan kişi sözümü kesti ve neredeyse “Muhsin evliyadır” demeye getirdi. Ben baktım ki karşımdaki kişi için siyasetçi sanatçıdan daha önceliklidir kısa kestim. Anladım ki Şarkışla’da siyaset, sanatın önünde.

“Burada Aşık Veysel konuşabileceğimiz kimse yok mu?” diye açık açık sordum. “Biraz önce torunu buradaydı” dediler. Koca Şarkışla’da Aşık Veysel konuşacak bir kişi yokmuş iyi mi? Kaymakam bey de oradaydı. Yeni atanmış. Cesaretimi toplayıp ona da “Bu yıl Aşık Veysel yılıydı. Aşık Veysel için neler yapılmış Kaymakam bey?” dedim. O da “kutlamaların Sivas valiliği tarafından yapıldığını” söyledi. Ben Şarkışlalı ya da Şarkışla’da kaymakam olsam Aşık Veysel için özel bir program hazırlatırdım. Çünkü Aşık Veysel buna değer.

SOMSÖZ: ACABA ŞARKIŞLALI DA MI KÖR?