ŞERDEN HAYIR ÇIKAR MI?
Cevabı peşin verelim: Çıkar.
Dediler ki “Hükümetimiz Cumhuriyet’in 100. Yılının kutlanması için gereken çalışmaları yapmadı. Doğru dürüst bir 100. Yıl marşı bile bestelenmedi. İsrail-Filistin savaşını neredeyse Cumhuriyet kutlamalarının önüne çıkaracaktı.”
29 Ekim’de Cumhuriyet kutlamalarının güdük kalacağını düşünerek ben de dikkat kesildim. Hatta donanmanın boğazdan geçireceği 100 gemiyi izlemek için kalkıp boğaz kıyısına gittim. Tabii bu arada sokaktaki insanları da izleme fırsatı buldum. Haberleri izledim, interneti karıştırdım. Son birkaç gündür gazetelerde çıkan yazıları okuyorum, TV kanallarındaki tartışmaları izliyorum.
Yukarda söylenenlerde gerçek payı var. Eleştirilerin çoğuna katılıyorum. Bir kere 100. Yıl kutlamaları sadece 29 Ekim gününe has olmamalı, bütün yıla yayılmalıydı. İlker Başbuğ bir kanalda ABD’deki Özgürlük Anıtı’nın ve Fransızların Eyfel Kulesi’nin bu ülkelerde 100. Yılların anısına yapıldığını kendisinin de 100. Yıl kutlamaları çerçevesinde böyle bir prestij yapı umduğunu dile getirdi. Düşüncesine ben de can u gönülden katılıyorum. Bir yandan devletimizin her konuda gelişmiş olduğunu, Türkiye yüzyılında yapacak çok şeyimiz bulunduğunu söyleyeceksiniz bir yandan da çok çok önemli bir dönemeçte herkesin zihnine kazınacak bir andaç bırakmayacaksınız. Kendi adıma Çamlıca Camii, Çanakkale Köprüsü ya da Osman Gazi Köprüsü gibi görünen bir eser yapılsaydı iyi olurdu diye düşünüyorum. Hükümetimiz ulusun hepsinin takdir edeceği böyle anıtsal bir yapı ile ulusal birliği oluşturabilirdi.
Yandaşlar zaten hükümetimiz bir kanala köprü yaptırsa bile coşku ile kutlamaya hazır. Milletimize Cumhuriyetin kazandırdığı şeyleri küçümsemek ya da yok saymak ise alamet-i farikaları.
100. Yıl için bir marş bestelenmemiş olması Atatürk ve Cumhuriyet için yapılmış çok güzel bestelerin ortaya çıkmasına vesile oldu. Beste çok olunca ister istemez herkesin beğeneceği ortak bir marştan söz edilemiyor. Ama bestelerin çokluğu Atatürk ve Cumhuriyet adına gurur duyulması gereken bir olaydır. Milletin ve milletin sanatçılarının Atatürk’e ve Cumhuriyet’e olan borçlarını ödediklerini gösterir. Demek ki bazılarının dediği gibi Atatürk bu millete boş yere hizmet etmemiş. Demek ki Türk milleti atasına vefa borcunu fazlasıyla ödemekte kararlıymış. Bu marşlar bol bol çalındı, dinlendi, paylaşıldı.
Millet kutlama toplantılarına katıldı. Bayrağını kapan meydana indi, Anıtkabiri doldurdu. Sosyal medya yıkıldı. Devleti bilemiyorum, ama yerel yönetimler Cumhuriyeti kutlama konusunda üzerlerine düşeni yaptılar. Cadde ve sokakları Atatürk resimleri ve bayraklarla donattılar, fener alayları düzenlediler.
Hükümetimizin Cumhuriyet’in 100 yıl kutlamalarını İsrail-Filistin davasının gölgelemesine göz yumması, hatta teşvik etmesi halkın kutlamalarına yansımadı bize göre. Millet sağcısıyla solcusuyla, dindarıyla, dinsiziyle Cumhuriyet’i kutladı. Bence istemeyen Osmanlıcılar bile ar belasına Cumhuriyet kutlamalarına karşı sesini yükseltmekten kaçındı.
Eskiden beri Cumhuriyet kutlamalarının bir devlet töreni havasında olduğu, öğrencilerin ve halkın bu kutlamalara zorla katıldığı eleştirisi yapılırdı. Ve bu kutlamaların milletin bayramı değil, devletin (resmi kurumların) bayramı olduğu söylenirdi. 100. Yıl kutlamaları bu eleştirilerin yersizliğini ortaya çıkardı. Devlet geriye çekildi, millet ortaya çıktı ve görünür hale geldi. Bu durumun devlet millet ilişkilerine de yansıması kaçınılmazdır. Yani artık iktidarda hangi parti olursa olsun devlet erkanı Cumhuriyetle kavga çıkarma lüksüne sahip değildir.
SOMSÖZ: BEN KUTLAMALARI BÖYLE OKUDUM.