Derler ki okyanuslardan gelen deniz kabuklarını kulağınıza tuttunuz mu size okyanusta geçirdiği bütün maceralarını anlatır. Aynı şey bizim çalgılar için de geçerlidir. Sözgelimi kemençe, dinlemeyi bilene Karadeniz’in dalgalarını, balıklarını, dağlarını, derelerini, rüzgarlarını, insanlarının sevdaluklarını, acılarını, yaylaya göçerken ya da horon teperken duydukları coşkuları, insanların bir birleriyle ettukları yarenlikleri, takılmalarını hem de Karadeniz ağzıyla anlatır.
Ya sipsi? Bu el kadarcık çalgı, Yörüklerin Teke yöresindeki maceralarını anlatır. O kadar mı? Bu altı delikli çoban çalgısı, boyuna bakmadan Teke yöresi türkülerine en içli biçimde eşlik eder. Hem de ben buradayım dercesine. O Teke insanı gibi hem ağlar, hem güler. Hem yas tutar hem de şıkır şıkır oynar. En ağır havalar da en oynak havalar da onun sesinde dinlenesi bir kimlik kazanır.
Teke yöresi Antalya ilimizin batısında Antalya, Muğla, Isparta, Denizli ve Burdur illerinin bir kısmını içine alan yarımadadır. Yöre eski zamandan beri Likya bölgesi olarak adlandırılmıştır. Türkler Anadolu’ya geldikten sonra bu bölgede Teke beyliği kurulmuş ve Teke yöresi adını almıştır. Bu yörelerde eskiden beri önemli uygarlıklar kurulmuş, büyük yerleşim yerleri yapılmıştır. Teke yöresinin merkezi Burdur olmakla birlikte Dirmil, Gölhisar, Çameli. Tavas, Acıpayam, Fethiye, Elmalı, Korkuteli, Kaş ilçelerini içine alır. Afyon ilimizin Sandıklı ilçesi ile Isparta’nın batısındaki ilçeler de Teke yöresine girer.
Öteki ilçeler geçiş bölgeleri olup sınırındaki olduğu illerin kültürüyle benzeşir.
Sipsinin yöresi her ne kadar eski bir Türk çalgısı olduğu söyleniyorsa da Teke bölgesidir. Neden böyle diyorum? Çünkü ustaları bu bölgede, üretimi bu bölgede, düğünlerde davulla birlikte çalınıp oynandığı yer bu bölgede, yakışığı bu bölgededir. Yakışığı bu bölgede derken de sesini, ezgilerini ve coşturduğu insanları kastediyoruz. Nasıl klarnet Silifke’de keklik gibi öter, “kekliği düz ovada avlar, kanadına sarı lira bağlarsa,” sipsi de eğlencelerde “Voooyn Amat! Kak ülen kak da bi oynayıvee!” der. O, yaylanın yolunu güle oynaya Dirmilcikten geçirir. Bazen de Acıpayam’da küçücük kızların gelin edilişlerine Ali Bey’in acılı ölümüne, Ümmü kız’ın sele gidişine acı ağıtlar yakar. Bazen çevik bir teke gibi dikilip dikilip tos vurur. Bazen Torosların yelleri gibi uğuldar, bazen Alakır’ın selleri gibi çağıldar.
Ama her zaman Teke’dir, Teke’dedir. Yörük’tür, Türkmen’dir.
İl bazında işaret yaptığınız zaman coğrafya büyüyor. İllerin uçlarında hangi il varsa o ilin konuşmasını, giysilerini ve oyunlarını okşamaya başlıyor. Sözgelimi Burdur, Afyon ve Denizli’ye doğru bir geçiş bölgesidir. Denizli Manisa ve Aydın’a geçiş bölgesi.
Teke yöresi öyle bir yöredir ki denizi, dağları, çayları, ovaları vardır. Dağlarından kar, kıyılarından güneş hiç eksik olmaz. Bitki ve hayvan çeşitliliği derseniz, o da vardır. Dağlarında sivri kayaları, büyük uçurumları, soğuk suları, serin yaylaları çoktur. Güzel kokulu otları, ağaçları, süslü püslü kuşları ve böcekleri eksik değildir.
Dağ deyip de geçmeyin. Hayal kurmaya en elverişli coğrafya dağların bulunduğu coğrafyadır. Deniz çürütür, dağ yaşatır. “Dağın verdiğini beğ vermez” der bir atasözümüz. Leziz avlar, güzel meyveler, soğuk sular dağlarda olur. Kışın sıcacık ateşi de dağlar verir, yazın serin yaylayı ve soğuk suyu da. Yörük dağ koltuğuna sığındı mı değme keyfine.
İşte sipsi bu dağların ezgilerini ünner. O odalarda mırıldanmaz, dağlarda haykırır. Onun içine yemyeşil ovalar, dupduru sular, serin yayla havası, ardıç ve sedir kokuları dolmuştur. Onun içinde özgürlük ve neşe, kucak kucaktır. Onda tekelerin ve Tekelilerin çevik hareketleri vardır. Bazen de Yörüğün içini bir hüzün kaplar. Sipsi hüzünlü bir Yörük havası çalmaya başladı mı uğunur, uğunur, uğunur…
Sipsinin ufacık boyu, türlü türlü huyu vardır. Altı deliği var, altı bin ustalığı. O, hazık bir hekimdir: Sıkıntıyı giderir, derdine sırdaş, yoluna yoldaş olur.
SOMSÖZ: SİPSİ, ANADOLU’DUR.