Biz su yoksulu bir ülkeyiz. Üç yanımız denizlerle çevrili, her mevsimde bütün iklimlerin yaşandığı bir ülkede su yoksulu bir ülke. Bazı bölgelerini kuraklığın ve susuzluğun tehdit ettiği, öte yanda ise insanların her mevsimde sellerle boğuştuğu bir üçüncü dünya ülkesi.
Biz su yoksulu bir ülkeyiz. Üç yanımız denizlerle çevrili, her mevsimde bütün iklimlerin yaşandığı bir ülkede su yoksulu bir ülke. Bazı bölgelerini kuraklığın ve susuzluğun tehdit ettiği, öte yanda ise insanların her mevsimde sellerle boğuştuğu bir üçüncü dünya ülkesi.
Eskiden beri nüfusun büyük bir kısmının sağlıklı içme suyuna ulaşamadığı bir ülkeyiz biz. İnsanlar ya su ihtiyaçlarını karşılamak için günde birkaç saatlerini suya ayıracaklar ya da pisliğe ve hastalığa mahkum olacaklardı. Gençliğimizde biz de yaylalarda iki teneke dolusu su için saatlerce yol gittik. O iki teneke su içilecek, hayvanlar sulanacak, temizlik yapılacaktı.
O günden bu yana köprünün altından çok sular aktı. Yaylalarımızdaki birçok kaynak kurudu. Derelerimiz akmaz oldu. Ya da çamur, sanayi atığı akıyor. Yağmur ve kar eskisi gibi yağmaz oldu. Birçok göl kurumaya yüz tuttu. Yer altı sularımız derinlere, daha derinlere indi.
Ve biz hâlâ uyanmadık.
Devletimizin bir su politikası yok. Büyükşehir belediyeleri vatandaşa temiz ve sağlıklı içme suyu sağlamaya çalışıyor. Ama vatandaşın sulama sularını daha bilinçli kullanması için bir çaba yok. Bu, bir dizi çalışma istiyor. Sulama sularının kapalı sisteme alınması lazım. Sulama suyunun kirlenmesinin önlenmesi lazım. Yağmur sularının denize gönderilmeyip depolanması lazım. Kısa, orta ve uzun vadede ağaçlandırma politikası oluşturulması lazım.
Öncelikle bunların vatandaşla birlikte yapılması lazım. Vatandaşı yanına almayan hiçbir politika başarı kazanmaz. Vatandaşı eğiterek üretilmeyen politikalar da uzun soluklu olmaz.
İnsan aç yaşayabilir ama susuz yaşayamaz. Bu hovardalık sürdüğü takdirde susuz kalmamız, değil kullanma suyu, içme suyunun bile sıkıntısını çekmemiz kaderdir.
Çizilen tablonun karamsar olduğunun farkındayım. İklim değişikliği, hava kirliliği, küresel ısınma, fay hattı… diyenler o kadar çok konuşuyor ki toplumda bu konulara karşı bir duyarsızlık oluşuyor. Ama su konusunda söylediklerimizi herkes gözlemleyebilir. Kentlerde yaşayanlar damacana suyla ve şişe suyu ile ya da arıtma cihazlarıyla şimdilik idare edebiliyor. Bu da su kirliliğinin ve su kıtlığının yeterince hissedilmesini önlüyor. Uzun vadede içme suyu, kullanma suyu ve sulama suyu sorunumuz olacaktır. Şimdiden çözüm yollarının tartışılması gerekir.
Su diyenlerin sesine kulak verelim! Bilgiyle, bilimle çözümler üretelim.
SOMSÖZ: İMDAT! İMDAT! İMDAT!