Birçok kişinin gönlünde işlerini bitirdikten sonra memleketine gidip toprakla uğraşmak yatar. Bir zamanlar, Çocuklar Duymasın’ın dedesi Müsteşar Kemal, Bodrum’a gidip domates yetiştirmek istiyordu. Hormonsuz.

Çevremdeki birçok öğretmen arkadaş da sebze meyve işi ile uğraşıyor. Halbuki bu milletin eğitime daha çok ihtiyacı var. Ben bunları bütün varlığını verip tüketmiş sonra da bir köşeye sığınmış kişilere benzetiyorum. Bir kişinin bedenen tükenmesi için ruhen yok olması gerekmez mi? Ruhen tamam olan bir kişinin bedenen tükenmesi ne mümkün? Öyle kişiler gençken koşarak verdikleri emeği yaşlanınca oturarak verebilirler. Gençken daha çok bedensel çaba isteyen işleri yapsalar da yaşlanınca daha çok zihinsel çaba isteyen işlere yönelebilirler. Ama ruhen de tükenmişlerse yapacak çok da bir şey kalmaz geriye.

İnsanın ruhen tükenmesi için pek nanemolla olması gerekir. Çünkü ruhsal güç bedensel gücün çok çok ötesindedir.

Özelde düşünüyorum: Acaba bu öğretmenlerin bir atımlık barutları vardı, onu da atıp bitirdiler mi? Konuştuğum bir arkadaş “Bir atımlık da yoktu” diyor. Ve devam ediyor. “Onlar işlerini hiç sevmediler. Mesleği geçim sağlamak, rahat yaşamak için istediler. Eğer sevselerdi, enerjileri böyle çabucak bitmezdi.”

Sanırım arkadaş doğru söylüyor. Değilse ellisinde, altmışında kişinin yaşama sevinci bu kadar kolay biter mi? Değişmekte ve topluma bir şeyler sunmakta bu kadar zorlanır mı?

Dostlar! Sizin bu ülke için, bu millet için yapacağınız, yapabileceğiniz çok şey var.

Hele kendinizi bir yoklayın!...

SOMSÖZ: İNSAN BİTERSE, HER ŞEY BİTER.