Töre, toplumu toplum yapan geleneklerin toplamıdır. Onlar olmadı mı insanlar yağsız bulgur gibi darmadağın olur. Aynı durum devlet için de geçerlidir. Toplumun töresi sözlü, devletin töresi yazılıdır. Devlet nedir? Toplumun örgütlü biçimi.

Geçmişte dini ve milli günlerimiz vardı. Bunları hem toplum hem de devlet kutlardı. İnsanlar bunları kutlamak için bir araya gelir, böylece toplum olduğunu duyumsarlardı.

Eskiden dini ve milli günlerimizi eşit bir ağırlıkta kutlardık. Son 20 yıldır ise dini günleri bir başka coşku ile kutluyorken yeni, yepyeni milli günler icat ettik. Eski milli günlerimizin ise ardından dolaşıyor, kutlamamak için kırk takla atıyoruz.

Örgütlü toplumlarda bir devletin halkının değil, çeşitli dernek ve kulüplerin de törenleri var. Törenler katılımcıları sosyalleştiriyor.

Son 20 yılda dini törenler milli törenlerin önüne geçti. Sadece iktidar değil, muhalefet de her şeyi dini gözlükle ölçüp biçiyor. Din ibadet yerlerinden çıktı, bütün gün sokaklarda piyasa yapan bir olgu haline geldi. Allah ile kul arasındaki bir ilişki olmaktan çıktı, devleti ve siyaseti derinden etkileyen bir kurum oldu. Ve toplum din üzerinden kutuplaştı.

Ama toplum, ama devlet… Eğer törenler yoksa insanları birbirine bağlayan hiçbir şey olmaz. Hükümetimiz milli günlerimizi teğet geçerken imparatorluk zamanındaki zaferleri de parlatmak istiyor. Bize göre hiçbir mahzuru yok. Ama milli tören de her gün yapılmaz ki. Törenleri ne kadar çok yaparsanız o kadar tavsar. Yani sıradanlaşır. Tören zaten adı üstünde belli zamanlarda bir ayin havasında yapılır, yapılmalıdır.

Hükümetimiz hazretleri imparatorluk zamanındaki törenleri parlatmaya çalışırken Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli günlerini ihmal ediyor. Bu durum Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının aidiyet duygusunu hırpalıyor ister istemez. Binlerce yıllık tarihinde büyük devletler kurmuş bir milletin elbette ki törenleri de çok olacaktır. Ama bu törenler Cumhuriyet’in kuruluşundaki önemli dönüm tarihlerini ıskalarsa, gölgelerse yanlış olur. Çünkü zaman geçmişe doğru değil, geleceğe doğru hizalanıyor. Zaman Selçukluyu ve Osmanlı’yı bitirmiş. Tarihin rafına kaldırmış. Biz elimizdeki devleti nasıl abat edeceğimizi, onu on yıllar ve yüz yıllar sonrasına nasıl taşıyacağımızı konuşmalıyız.

Törenleri çoğaltmanın bir başka sakıncası da insanların törenlerden başını kaldıramaz hale gelmesidir. Düşünebiliyor musunuz, her yıl bir sürü tören yapıyorsunuz, belediyeler, askeriyeler, okullar, devlet erkânı ve halk kendi işini yapacak yerde törenden törene koştururken telef oluyor. Ülke tatil cenneti haline geliyor.

Hâlbuki bizim tatile değil, çalışmaya ihtiyacımız var. Daha çok çalışmaya, daha çok öğrenmeye, daha çok yorulmaya ve daha çok üretmeye ihtiyacımız var. Bizim geçmişe bakmaktan çok geleceğe bakmaya, zamanı ve dünyayı okumaya ihtiyacımız var. Tarihe kaçmaya değil.

SOMSÖZ: ÇOK TÖREN, ÇOK BOZAR.