3 Eylül Pazar günü Sarnıçtepe’ye doğru gittim. Aklıma orada aşılanan keçiboynuzları geldi. Motoru düzlüğe park edip ileri doğru yürüdüm.

Piknik yerinden ileri geçiş yok. Bariyerle kapatılmış. Ötedeki iki çeşmenin de musluk başlıkları sökülmüş. Bariyerle kapatma iyi olmuş. Her gelen oradan geçip çevreyi kirletmediği gibi yangın tehlikesi de azalmış oluyor.

Hem tepeden giden yoldan ileri doğru hem de tepenin doğu kısmından giden yolu boydan boya geçtim. Yollara yerdüzer (greyder) girmiş. Hem tertemiz etmiş yolları hem de genişletmiş. Orman işletmesine bir teşekkür borcumuz var.

Keçiboynuzu aşıları iyi tutmuş. Ben beğendim. Zaten aşılar 2-4 yıl sonra meyve verirmiş. Gelecek sene inşallah meyvesinden de yararlanırız. Bazı ağaçlar yerini sevmiş olmalı ki epey büyümüş. Keçiboynuzu iyi bir alternatif orman bitkisi. Yangına ve susuzluğa dayanıklı olduğu gibi meyvesi de değerli. Meyvesini hem insanlar toplar, hem de yaban hayvanları yer. Çiçeğinden arılar bal yapar. Gölgesi de güzeldir. Ben tepeden birkaç gölge belledim ki gün ışığı girmiyor. Manzarası da hoş bellediğim gölgelerinin. Çevrenizde 360 derece dönüp bütün Kumluca çukurunu, denizi, Akdağları izlemek mümkün.

Orman İşletmesi, aşılı ağaçların dibindeki bazı ağaçları da kestirmiş. Aşılı ağaçlar ortaya çıkmış ve insanın yüzüne gülüyor. Tepeden Beşikçi tarafına giden bir açıklığa da çayçiçeği (biberiye) dikilmiş. Orada bir bal ormanı oluşturulmuş.

Güzel yurdumuzun ekilmeyi bekleyen toprakları, aşılanmayı bekleyen ağaçları, yetenekleri keskinleştirilmeyi bekleyen çocukları, keşfedilmeyi bekleyen suları, madenleri var. Ve biz onların üzerinde oturup yoksulluktan yakınıyoruz. Tüm geri kalmış ülkeler gibi…

SOMSÖZ: YAPARSANIZ, OLUR.