Çöp bidonları vaktinde boşaltılmadığı için yanı yöresi çöplük. Konyaaltı belediyesine ait çöp arabaları da bu yayladan geçip Yarbaş Çandır ve Hisarçandır’ın çöplerini alıyor.

Ama Kumluca Belediye Başkanı Konyaaltı belediyesine, “Benim çöpümü alma, kendim alacağım” dediği için o belediyenin çöp arabaları çöp konteynırlarına bakmadan geçiyor.

Köyde bazı alanlar leş gibiydi. Herkes her yere çöpünü rastgele atmış. Bazı yerler çöplük gibi olmuş.

Yaylanın çevresinde bir yol Aladağ’a, bir yol da Büyükalan’a, Beydağı’na gidiyor. Her iki yol da ağaçların arasından geçiyor. Her iki yolun da gördüğü alan çok geniş. Bir yanı Alakır vadisi ve Akdağlar, bir yanı Ağalar köyü, Teke dağı, bir yanı Beydağları.

Bence Kumluca’nın en güzel yaylası Söğüt. Ama çöp. Yol kenarları, Şekerpınar’ın başındaki köşkün altı, eski PTT binasının altı, güreş alanına giden yolun kıyısı, İncebel yolunun kenarı…

Sağa sola biraz başvurdum. Belediyeye, müftülüğe, muhtara… Baktım olmayacak giydim çizmeleri, taktım eldivenleri… Yanıma poşet alıyor, gittiğim yerlerde gördüğüm çöpleri ona doldurup çöp konteynırına döküyordum. Bu arada kamuoyuna da “Böyle güzel bir yayla böyle pis olamaz. Buraya Antalya’dan, Kemer’den, başka yerlerden insanlar geliyor” diye telkinde bulunuyordum. Bazı yerlerdeki çöpler ta bütünşehir belediyesinden önce atılmıştı.

Bazı ağzı karalar ardımdan konuşuyordu kuşkusuz. “Mahalleye çöpçü gelmiş. Belediyenin yeni çöpçüsü bir hocaymış…” Ben hiçbirine aldırmadım. Çevre temizliğini o ağzı karalar için değil, hem kendim hem de otlar, ağaçlar, kuşlar, böcekler için yapıyordum.

Bu yıl gittiğimde etrafı epeyce temiz buldum. Benim ardımdan konuşanlar bile yüzüme bir şey söylemeye çekiniyordu. Elbette gene köyün içindeki köşkte yiyip içenler şişelerini, çekirdek kabuklarını, poşetleri orada bırakıp gidiyorlar. Elbette yol kenarlarında hâlâ şişeler (özellikle madensuyu, pet şişeler, bira şişeleri…) var. Elbette köyün merkezinde arabasını yolun ortasına park edip geyik yapanlar, gelip geçenleri engelleyenler var. Ama bazı şeyleri değiştirdiğimi düşünüyorum. Toplumda değişim kolayca olmuyor. Herkesin “karanlığa küfretmek yerine bir mum yakması” lazım. Özellikle de okumuş yazmış tayfasının. Yoksa işimiz zor. BİTTİ.

SOMSÖZ: DEĞİŞMEK VE DEĞİŞTİRMEK. HEPSİ BU.