Face’te Hüseyin CILIZ adlı bir arkadaşım var. Mut’lu. Bu arkadaşım, yememiş içmemiş, yöresinde bulduğu geleneksel eşyaları biriktirmiş ve köyünde bir müze açmış.

Bu müze ne saraylar ve konaklar gibi zengin bir mekan, ne de içindeki eşyalar gümüş ve çiniden. Çoğu ağaçtan oyma. Mütevazi bir müze. Zaten Hüseyin kardeşim de yazdığı bir şiirde bunu açık gönüllülükle anlatmış: “Ağaçlardan Kopamadık” diyor “Mürşidi” mahlasıyla şiir de yazan kardeşimiz. Ve bu şiirinde geleneksel yaşantımızın ağaçlarla ne kadar iç içe olduğunu anlatıyor.

AĞAÇLARDAN KOPAMADIK

Tarihlerden geldik, geçtik

Ağaçlardan kopamadık

Dağ, bayıra konduk, göçtük

Ağaçlardan kopamadık

İnsanoğlu gelmiş haktan

Gıdasın almış topraktan

Gölgemiz yeşil yapraktan

Ağaçlardan kopamadık

Ekmekle, aşımız dedik

Hayalle, düşümüz dedik

Kestik, helallik istedik

Ağaçlardan kopamadık

Kapımız, eşiğmiz ondan

Çomçamız kaşığmız ondan

Kundakla, beşiğmiz ondan

Ağaçlardan kopamadık

Çoğumuz, azımız oldu

Sofrada tuzumuz oldu

Eğlence, sazımız oldu

Ağaçlardan kopamadık

Yarı tokuz, yarı da aç

Derdimize, derman ilaç

Geçim kaynağımız ağaç

Ağaçlardan kopamadık

Mürşidi getirir dile

Türkü yaptık, döndük tele

Bu dijital çağda bile

Ağaçlardan kopamadık

HÜSEYİN CILIZ

( MÜRŞİDİ)

11 EYLÜL 2023

Hüseyin Cılız kardeşim bundan sonra da mütevazi müzesinde sergilediği eşyalardan birkaç resim sergiliyor Face’te. O eşyaların üzerindeki işlemeler başka bir yazının konusu. Ama biz Yörükler ve Türkmenler ağacın olmadığı bir yeri yurt bilmeyiz. “Ormansız vatanda barınılmaz” demişti ya bir büyüğümüz… Biz kilimi bir ağaç gölgesine sermedikçe kendimizi garip ve yoksul duyumsarız. Bir “gabardıç” gölgesi ise en büyük zenginliktir bizim için.

SOMSÖZ: HÜSEYİN CILIZ BİR GÜZEL İNSAN.