Geçenlerde ilçemizin Mavikent beldesindeki bir ortaokula düştü yolum. Okulun müdürü bir yıl önce atanmış bayan bir arkadaşımız. Genç. Kendisiyle tanıştık, bana okulu gezdirdi.

Bazı kişiler bir koltuğa oturdu mu kendini kasıyor. “Küçük dağları ben yarattım, büyük dağlar dedemden kaldı” havasına giriyor. Bazıları da “Ben yasaların bana yüklediği görevi yaparım, gerisini böyükler bilir” diye düşünüyor.

Ben bir yere kadın eli değerse o yerin durumunun değişeceğini, güzelleşeceğini düşünürüm. Bu sefer de öyle oldu. Binanın kullanılmayan birçok alanını kullanılabilir bir duruma getirmeye çalışmış hocanım. Önceki müdürümüz bazı kapalı yerlere hiç bakmamış. Bazı yerlere eşyalar rastgele atılmış. Sıvalar dökülmüş. Bilgisayarlar bütünüyle eskimiş.

Benim asıl beğendiğim yan müdüre hanımın her türlü teklife açık yanı oldu. “Ben bilirim” mantığı özellikle yöneticiler için büyük bir tuzaktır. Herkesin çocuklardan bile öğreneceği bir şey muhakkak vardır.

Gittiğim zaman okulların bahçesine bakarım. Orada çöp kutusu kıtsa, devrilmişse, çöpler dağılmışsa oranın sahipsiz olduğunu düşünürüm. Sahipsiz ortamda öğrenci her türlü çocukluğu yapar.

Bahçede yeterli ağaç ve çiçek yoksa okul idarecisinin güzellikten nasip almamış, “salla başı al maaşı” biri olduğunu düşünürüm. Hele okul bahçesine girerken nöbetçi kulübesi var da içinde öğrenci yoksa ya da öğrenci kayıt yapıp ziyaretçiye gideceği yeri uzaktan gösteriyorsa o okulda ne eğitim yapılıyordur ne de öğretim. Bir ziyaretçiye siz kurum olarak nasıl davranırsanız, ziyaretçi de size öyle davranır. Okulunuzdaki en küçük bir yanlış bile göze batmaz sanmayınız. Battığı gibi unutulmaz da. Kırk yıl sonra o vatandaş size onu hatırlatır ve hesabını sorar.

Bir zamanlar okulumuza bir müfettiş gelmişti. Tabii, tüm orta öğretim teftişlerinde olduğu gibi, herkesle yüz yüze görüşme yapamamış teftiş sonunda da şöyle demişti: “Okulunuzda öğrenciler ve öğretmenler huzurlu, eğitim ve öğretim yolunda. Bunu öğrencilerin gözündeki ışıltıdan anlıyorum. “

Eğer bir yerde bireyler birbiriyle selamlaşıyor, gülümsüyor ve birbiri akında güzel şeyler söylüyorsa orada işler yolundadır.. Aksi halde orada cadı kazanı kaynıyor demektir. O kazan içindekileri de -devrilirse- dışındakileri de yakar, kavurur.

Bizim bu millete borcumuz var. Bu borcu, işimizi severek ve en iyi biçimde yaparak ödeyebiliriz.

SOMSÖZ: İŞİNİZİ, İŞİNİZİ, İŞİNİZİ SEVİN VE İYİ YAPIN.