İzlediğim bir filmde çocuk, “Ben okumak ve meslek sahibi olmak istiyorum” diyordu. Bu yazı, o sözler üzerinedir. Okuyarak edinilen meslekler kol gücü ile yapılan mesleklerden daha kolay gibi gelir. Millet sabahın köründe kalkıp bağa bahçeye giderken, dükkan açarken, arabasıyla trafikte köşe kapmaca oynarken okumuş kesimi klimalı odalarda bedenini yormadan çalışır. Canı isterse kapısında bekleyenler ne kadar çok olursa olsun ardına yaslanıp kahvesini yudumlama lüksüne de sahiptir. Toplumumuzda böyle çalışan nice amir memur, mimar mühendis var. Bürokratları ve siyasetçileri de saymazsak olmaz. 
Ama o işlerin de zorlukları yok değildir. Orhan Veli’nin şiirini hatırlıyorum bu konuda. Hani “Uyuşamayız seninle; Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi...” diye başlayan “Kuyruklu Şiir”i. Ya da “Neler yapmadık şu güzel vatan için? Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik...” diyen iki satırlık “Vatan İçin” adlı şiiri. 
Okumak denince ataların, “Okumak cehaleti alır, eşeklik baki kalır” sözünü hatırlamamak elde mi? “Meslek sahibi olmak için okumak” tam da budur. Gömülürsünüz tıp, hukuk, mühendislik konularına. Sınavları geçer ve bir diploma sahibi olursunuz. Meslek sahibi olmuşsunuzdur güya. Meslek sahibi olmuşsunuzdur ama bir yaşam gustosu edinmemişsinizdir. İşte zurnanın zırt dediği yer. Makamınız olur, paranız olur, emrinizde insanlar çalışır, ama siz hâlâ eşeksinizdir. İnsanları anlamaz, yaşamayı bilmez, estetikten nasipsiz bir odun. Ömründe hiçbir müzeye uğramamış, hiçbir kişinin gözyaşını silmemiş, hiçbir çocuğu sonuna kadar dinlememiş bir kalas. 
Yeryüzünde insanların yarısı öteki yarısını eğitmek için çalışıyor. Eğitmek, yani eşeklikten ve odunluktan kurtarmak.  Kimi tiyatro yapıyor, kimi roman ve şiir yazıyor, kimi çalıp çağırıyor, kimi de güzel elbiseler, güzel eşyalar tasarlıyor. Buna rağmen insanın 20-30 sene okuyup odun olmayı sürdürmesi ancak okula gitmekle mümkün. Bir de öğünmezler mi “Ben mühendisim, ben müdürüm, ben vekilim...” diye? Bunlara söylenecek en güzel sözü Neyzen Tevfik üstat söylemiş. Benim burada anlatmaya dilim varmıyor.
Türkçe öğretmenleri noktalamanın önemini anlatırken aynı sözlerle söylenmiş iki cümle belirtir: 1- Oku baban gibi... Eşşek olma! 2-Oku! Baban gibi eşek olma! Cümlelerin seslendirilmesine etki eden bu iki yazılıştan hangisi size uyar bilemeyiz. 
Herkes kaymakam olabilir, vali olabilir, bakan bile olabilir; ama adam olmak zor iş.
Bunu söyleyen çocuğa karşısındakinin söyleyeceği şey şuydu bence: 
OKU, MESLEK SAHİBİ OL! AMA EŞŞEK OLMA!..