Eskiden beri ötekileştirme vardır bizde. Hiç kimse ötekini sevmez. Alevi Sünni’yi, Sünni Alevi’yi; Türk Kürt’ü, Kürt Türk’ü; Yörük köylüyü, köylü Yörük’ü; Sağcı solcuyu, solcu sağcıyı... Bu liste uzar gider. 
Komşu köylülerin bile öteki sayılıp kötülendiğini görürüz. 
İnsanlar ötekileri sevmediği gibi anlamaya da çalışmaz. Kendi takımının hiçbir yanlışını görmez de karşı takımın her hareketi gözüne batar, onu rahatsız eder. 
Bu anlayış bizi karşı tarafın hepten kötü, bizim tarafın hepten iyi olduğu düşüncesine çıkarır. Böyle toptancı anlayışların ne kadar yanlış olduğu ise su götürmez. Ben her toplumda iyilerin de kötülerin de, güzellerin de çirkinlerin de eşit dağıtıldığını düşünüyorum. Nasıl her toplumda kadınlarla erkekler, yaşlılarla çocuklar sayıca üç aşağı beş yukarı eşitse iyilerle kötüler de öyle dağılmıştır. 
Bunun için istatistik bilimi bir iğ biçimi sunar. İğin iki ucu sivri, ortası şişmandır. Şişman kısım ortadakileri, uçtaki sivri kısım ise uçtakileri gösterir. Bir toplumda her söylediği yalan olanlar olduğu gibi, başını kesseniz yalana itibar etmeyecek olanlar da vardır. Ortadakiler ise beyaz yalanlarla süsler hayatını. Ama her an dosdoğruya veya yalana kayabilecek bir kişilik sergiler bunlar. Koşturmayı, çalışmayı ve kazanmayı isteyenlerin yanında, ne bulursa yiyip içip şükredenler de uçtadır. Orta insanlar kazancı da zararı da kanıksar ve bir tempoda çalışmayı düşünürler. “Kâr zararın kardeşidir” diyenler böyle insanlardır. 
Benim için kabalık sayılan davranışlar başkası için sıradandır. Atalar bunu “insanlık hali”  olarak açıklamışlardır. İnsanın olduğu yerde her şey olabilir. Yani biri geğiriyor ya da yelleniyorsa bu onun kaba olduğundan değil, insan olduğundandır. Öyle ya! “Oruç yiyen ya aç kalmıştır, ya da susuz...”
Aile insanın cennetidir. Bu yüzden ilk eğitimini o ortamda alır. O ortamda yaptığı şeyler hem ona keyif verir, hem de faydalı olduğuna inanır. Bizde kişilerin eşi olsa bile uluorta bir birlerine dokunmaları, öpüşmeleri ayıp sayılır. Ama yabancılar için sevgiyi anlatan hiçbir söz ve davranışın yanlış bir yanı yoktur. Yaşı ve cinsiyeti ne olursa olsun...
Bu ötekileştirme yakın zamanlara kadar büyük bir ivme ile sürüyordu. Hatta siyasi nedenlerle hâlâ da sürüyor. Amma artık Alevi, “Ben Alevi’yim;” Kürt, “Ben Kürt’üm;” Ülkücü her ortamda “Ben Ülkücüyüm;” solcu da her ortamda “Ben solcuyum” diyebiliyor. Kimlikler ve düşünceler artık saklanmıyor. Artık 40-50 yıl önce olduğu gibi Ermeni, Rum, Yahudi, homoseksüel, ateist olmak gizlenecek bir şey değil. Kimsenin kimliğinden dolayı itilip kakılmadığı gibi (İtip kakmaya kalkanlar varsa da onları adamdan sayan pek yok. Velev ki vali de olsa...) kimse de kimliğinden utanmıyor. 
Ne olursa olsun ötekileştirme çağımızın büyük bir ayıbı. Türk olmak, Sünni olmak, zengin olmak hiç kimseye ayrıcalık sağlamaz. Sen de Alevi olabilirdin, ben de Abdallardan biri olabilirdim. Nasıl peygamberimiz “Üstünlük takvadadır” demişse, vatandaş olarak kimse ötekinden üstün değildir. Üstünlük, çalışkanlıkta, dürüstlükte, işini iyi yapmaktadır. Üstünlük zamanını, parasını, zekasını ve yeteneklerini milletin hizmetine verebilmektedir. Üstünlük konu komşu ile, çoluk çocuğuyla, yasalarla iyi geçinmektedir. Ben şu partidenim, ben şu soydanım, ben şu inançtanım, şu tarikata mensubum, benim malım mülküm var diyerek başkalarına üstünlük taslamaya kalkanlar en büyük zararı kendileri görürler. 
SOMSÖZ: SEN, SENSİN; BEN, BENİM.