VAV DÜŞÜNCELERİ

Arap harfleri İslamiyet’ten sonra çok işlenmiş, onlarla ilgili Araplar ve öteki Müslüman uluslar tarafından oluşturulan bütün literatür yazıya geçirilmiştir. Tabii Arapça ile aynı kökenden olan İbranice ve onun mirası da bu literatüre dahildir.

Arap harflerinin bir görüntü değeri, bir sayı değeri bir de toplumsal birikimlerinden dolayı insanların onlara yüklediği çok özel anlamlar vardır. Bu toplumsal değerler, dini inançtan ya da geçmiş mitolojilerden kaynaklanabilir.  Hatta bireysel deneyim ve birikimler bu anlamlara çok şey ekleyebilir.

Bu yazı, eskiden beri mimarlıkta bir süsleme aracı olarak kullanılagelmiştir. Şimdi de insanlar bu yazıyı bedenlerine dövme olarak işletiyor ve takılarda kullanıyorlar. Son zamanlarda okul kapılarında ve duvarlarda vav harfini görüyoruz.

Arap yazısı eskiden beri bizde Kuran yazısı olarak anlaşılmış ve kutsallık izafe edilmiştir. Bugün bile tutucular sırf bu yüzden Arap yazısına bağlıdır. Türkçeyi bugünkü alfabemizle çok daha iyi yazmamıza rağmen Latin harflerine muhalefet bir türlü tavsamamıştır. Hükümetin Osmanlıca öğretmeye kalkmasının da, “Dedelerimizin mezar taşını bile okuyamıyoruz” retoriğinin de temelinde bu safsata yatar.

İnsanların çevrelerindeki varlıkları tasarruf ederken takındıkları tutum onların hayat karşısındaki tutumlarıyla aynıdır. Biz “Eğitim millidir ve milli olmalıdır” deyip toplumda Türk kültürünü yerleştirmek istedikçe Osmanlının baş tacı ettiği Arap ve İslam kültürü insanımızı avucuna alıyor. Biz Atatürk’ün istediği Türk milliyetçiliğini ilke edinelim diyoruz, insanımız Türk kültürünü yaşatacak ve yükseltecek yerde Arap ve İslam kültürünü ihya etmeye çalışıyor. Bu çerçevede muska yazdırıyor, deve sidiği içiyor, şeyhlere ve yatırlara peygamber muamelesi çekiyor, çocuğuna Arap ve Acem adları veriyor. Öyle ki Türk’ü sevmek bu ülkede ırkçılık sayılıp hor görülüyor. Başka milletlere şirin görünmek adına Türk’üm diyen horlanıyor.

Biz Osmanlı döneminde 600 yıl hakim unsurduk. Devleti 600 yıl biz kanımızla, canımızla, vergilerimizle büyüttük. Ama hep hor görüldük. Türk’ün konuşması kaba, hareketleri dağlı bulundu. Sadece çiftçi, çoban ve asker sayıldı. Ne ticarette, ne sanatta esamisi okundu.

Biz imparatorluk olarak yaban ellere yaptırdığımız mimari eserleri asıl yurdumuza yapsak, insanımızın kafasını ve gönlünü işleseydik ülkemiz de toplumumuz da abad olurdu. Edebiyatçılarımız yazdıklarını Türkçe yazsalar, bilim adamlarımız bilimlerini Türkçe yapsalardı Türkçe dünyanın en zengin dili olurdu. Atatürk Türk kültürünü (dilini, inancını, geleneklerini, tarihini, dilini) ihya edecek bir kuşak düşünüyordu. Biz gidip gene Ortadoğu’nun batağına saplandık.

“İnsanların çevrelerindeki varlıkları tasarruf ederken takındıkları tutum onların hayat karşısındaki tutumlarıyla aynıdır” dedik. 21. Yüzyılın ilk çeyreği biterken biz kendi değerlerimizi ihya edecek yerde hâlâ Arap yazısının ve Arapçanın kutsallığına inanıyorsak ona tapınıyorsak başka uluslarla yarışmamıza imkan var mı? Daha kötüsü de var. Bunu yapanlar okumuş tayfası. Cahil olsa, “cahildir” der teselli olurduk.

Konu “vav”dan açıldı ya. İnsanımızın vav harfinde olduğu gibi başını eğen kişiler olması isteniyor. Allah karşısında başını eğen insanlar bile bir süre sonra öyle bir alışıyorlar ki herkesin önünde başını eğiyor. Halbuki bugünkü uygarlık, herkese baş eğenler tarafından değil, herkese meydan okuyanlar tarafından yaratılmıştır. İnsanlar engizisyonlara kafa tutarak geldiler bugüne. Ve insanlar vavın beşiğinde uyuklayarak değil, elif gibi başlarını kaldırıp iki yanlarına bakarak, merak ederek, sorgulayarak geldiler.

Arap yazısına ben de bir şeyler ekleyeyim madem… Bu kişiler elif harfini de eğer büker ve vava çevirir. Çünkü hayat karşısında erkekle omuz omuza olması gereken kadının evinde çocuk doğurmasını ve erkeğine hizmet etmesini isterler. Yani onlarda ne erkek karşısında dik durabilecek bir kadın, ne de ötekiler karşısında kendi düşüncelerini yüksek sesle dillendirebilecek erkek vardır. Herkes ötekiler karşısında vav gibi eğilmeli, sus pus olmalıdır.   

SOMSÖZ:  ŞARK ZİHNİYETİ, GERİLİK SEBEBİDİR.