Başlık biraz Aziz Nesin’in “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” romanına benzedi. Ama idare edeceğiz gari! Aziz Usta’nın benzeri bile büyük bir şey.

Bu yazının ilham kaynağı beni 30 yıldır tanıyan Fen bilgisi öğretmeni olan bir arkadaşım. Dediği aynen şu: Hüseyin Hoca! Ben yazılarını okumadım ama Belediye Başkanı’nın aleyhinde yazılar yazıyormuşsun. Yazma!”

Kardeşim gazetecilerin para verenleri parlattığını da ima etti. 160 yıla varan Türkiye Gazetecilik tarihinde elbette her türden kişiler köşe başlarını tutmuşlar ve siyasilerle al takke, ver külah yaşamışlardır.

Gel gelelim kalemini kıran, ama satmayan gazeteciler de çoktur.

Bu kardeşimin lafının neresinden tutsak elimizde kalıyor. Çünkü yazıyı okumamış. “Değirmende yemişler, dayıma demişler. Dayım da bana söyledi.” Mantığıyla hareket etmiş. İkinci olarak bu kardeşimiz 60 yaşın üstünde olmasına rağmen “Her kuşun etinin yenmeyeceğini” öğrenememiş. Üçüncüyü de söyleyelim: 30 yıla varan hukukumuz boyunca beni tanımamış. Halbuki ben kendisini çok zeki ve feraset sahibi bir kişi olarak bilirdim. Zekanın en önemli belirtisi başkasının lafıyla hareket etmemektir.

Bazı kişiler vardır: Geçimini gazetecilikten sürdürmektedir. Gerçi topladıkları reklamlar karavana kaynatmalarına yetebilir. Ama siyasetçi kısmı kendisinin parlatılmasını ister. Eğer zenginse üç beş sakal atması mümkündür. Gazeteci de buna hayır diyemez. Bir öğle yemeğine parlatılan nice yerler ve kişiler görecek kadar bu meslekte eskidik.

Bazıları gazeteciden evliya olmasını bekliyor. Nerdeee? İmamlarımız, öğretmenlerimiz, memurlarımız ne kadar evliya ise gazeteciler de o kadar evliyadır.

Gazeteci doğruları yazmalıymış.” Doğruya doğru. Ama hangi doğru açık seçik ortadadır? Sizin doğrunuz farklı, ötekinin doğrusu farklıdır. Gazetecinin doğrusu da farklı olabilir.

Birkaç yerde söylediğim için burada da söylüyorum: Gazeteci zaman zaman sazlık taşlamak durumunda kalır. Acaba içinde gizlenen ördek falan var mıdır, varsa uçsun.” diye.

Bu yazıyı bir fıkra ile bitirelim: Adamın birini şahit yazdırırlar. Adam olayı görmemiştir ama olduğunu birçok ağızdan duymuştur. Yargıç “Efendi! Sen bunu gördün mü duydun mu?” diye sıkıştırınca “Görmedim” cevabını verir. Tam yargıç davayı düşürecekken adam mahkeme kapısının önünde “Zarrrt” diye seslice yellenir. Sonra da yargıca dönüp, “Sen bunu gördün mü? Duydun mu?” deyip çıkar.

SOMSÖZ: O ADAMIN SİZE DE SELAMI VAR.